Monako Prensi, Rıchard Mılle Les Voıles De St Barth Yat Yarışlarının Marka Yüzü Oldu

Regatta, 2010’daki lansmanından bu yana adlarını etkinliğe yazdıran prestijli sponsorlarla dolu bir şölene sahne oluyor; Patrick Demarchelier, Jimmy Buffett, Sir Peter Harrison, Jim Swartz, Jean Todt ve Gérard Saillant, Loïc Peyron, Ken Read, Lionel Péan ve Alessandra Sublet. Bu onuncu etkinliğin marka yüzü de, şampiyon ve tutkulu yelkenci Monako kraliyet ailesi mensubu Pierre Casiraghi olacak.

14-20 Nisan 2019 tarihleri arasında düzenlenecek olan Richard Mille Les Voiles de St. Barth yarışları, şüphesiz çok özel bir atmosfere sahip olacak. François Tolède, Luc Poupon ve ekibi, etkinliğin bu onuncu yıldönümünün olağanüstü olması için çok çalıştı. Monako Yat Kulübün Başkan Yardımcısı Pierre Casiraghi’nin regattaya katılıyor olmasından ve Richard Mille sponsorluğundan gurur duyan organizasyon direktörü şunları söyledi: ‘Eylül 2017’de Antiller’e büyük zarar veren İrma’nın etkilerine rağmen bu etkinliği bir başarı hikayesine dönüştürmek için sabırsızlanıyoruz. 80 takım ağırlamayı umuyoruz. Bugüne kadar aralarında yeni tekneleri de içeren 40 ön kayıta bakılırsa, bu rakama ulaşmak konusunda iyimseriz.’

Cesaret ve yeni fikirlerle dolu bir yelkenci

Denizcilikteki başarıları baş döndüren Casiraghi, ‘Marka yüzü olmanın yanı sıra Saint-Barth’da yelkenliyle açılmak ve vakit geçirmek… Böylesi bir onuru kabul etmemem mümkün değildi. Ada ve etkinlik hakkında çok şey duymuş ancak daha önce hiç katılmamıştım. Bu, sabırsızlıkla beklediğim şahane bir fırsat! Maxi 72 Sorcha ile hafta boyunca regattalara katılacağım, kesinlikle çok iyi bir iş çıkaracağımızı düşünüyorum’ dedi. Casiraghi, regatta kariyerine 2010’da, Monaco Yat Kulübü’nün en iyi yelkenlisi olan Tuiga (15M JI) ile başladı ve offshore yarışlardaki maharetini, Multi 70 Maserati ile yarışan İtalyan Giovanni Soldini’nin yanında bitirerek kanıtladı. GC32 turunun oldukça teknik rotasında yarıştı ve IMOCA projesi Malizia II kapsamında bu sonbahar, bir sonraki Transat Jacques Vabre’ın start çizgisinde arkadaşı Boris Herrmann’ın yanında yer alacak.

Tutkusu, en üst düzey teknoloji.

Pierre Casiraghi, ‘Teknoloji yepyeni perspektifler sunuyor. Yeni hız rekorlarını mümkün kılıyor ve navigasyon için yeni yaklaşımlar sağlıyor. Bu alandaki gelişmelere duyduğumuz ilgiyi perçinleyen ve kendi başarılarımızı ileriye taşımamızı sağlayan şey, bu. Günümüz tekneleri, 10-15 yıl öncesinin tekneleriyle aynı değil. Tüm bu unsurlar, sürekli tetikte olmamızı sağlıyor. Bu da, disiplinimiz için kritik bir öneme sahip’ dedi ve ekledi: ‘Otomobil yarışları gibi sürekli gelişen bir sporun parçası olduğumuz için şanslıyız ve bu harika. Her zaman benzersiz bir jenerasyonun parçası olduğumuzu hissediyoruz.’ Riske yönelik bu arzu, tavizsiz standartlar ve mükemmeliyet, Pierre’in Richard Mille’de de gördüğü özellikler. Les Voiles de St. Barth yarışlarında ise dünyanın tüm okyanuslarını arşınlamak için geliştirilmiş olan RM 60-01 Regatta Flyback Chronograph’ı takması, marka için oldukça anlamlı.

FUTURELIGHT™ Teknolojisi, The North Face Sonbahar 2019 Ürün Grubunda Kullanıcılarına Sunulacak.

Hazır giyim alanında şimdiye dek pek çok inovatif çözüme imza atan The North Face, geliştirdiği FUTURELIGHT™ teknolojisiyle devrim yaratan bir uygulamanın öncüsü oldu. Yenilikçi ‘Nanospinning’ teknolojisi ve sürdürülebilir uygulamalar kullanılarak hayata geçirdiği FUTURELIGHT™, halihazırda pazarda bulunan en ileri, nefes alabilen ve su geçirmez dış giyim malzemesi olarak dikkat çekiyor.

The North Face, FUTURELIGHT™ teknolojisiyle kumaş üretme sürecinde yeni uygulamalar aracılığıyla yeni bir sürdürülebilirlik standardı belirliyor. Bu gelişmeler, markanın geri dönüştürülmüş kumaşlar kullanarak ve üretimde kimyasal madde tüketimini azaltarak üç katmanlı giysiler yaratmasına imkan veriyor. Ayrıca üretimini güneş enerjisini kullandığı daha temiz enerjili bir fabrikada yapmasını sağlıyor.

Devrim Yaratan Teknoloji

FUTURELIGHT™ kumaşın yaratılması için kullanılan devrim niteliğindeki ‘Nanospinning’ süreci, The North Face tasarımcılarının ilk defa bir kumaşın membranına hava geçirgenliği ekleyebilmesine olanak verdi. Yaratılan nano boyutlu delikler, toplam su geçirmezliği korurken normalin üzerinde gözenekli bir yapı oluşturuyor, havanın malzemeden geçmesini mümkün kılıyor ve her zamankinden daha fazla havalandırma sağlıyor. The North Face Sonbahar 2019 ürün grubunda kullanıcılara sunulacak olan FUTURELIGHT™ kumaşı, markanın zirve performans koleksiyonlarında kullanılacak.

Nanospinning tasarımcılara ayrıca sporcuların ve kullanıcıların aktivitelerine ve çevre koşullarına yanıt verecek biçimde ağırlık, esneme, nefes alabilme, dayanıklılık, konstrüksiyon (örgü veya dokuma) ve doku gibi özellikleri ayarlayabilme kabiliyeti de sunuyor. Tasarımcılar esneklik gerektiren sportif aktiviteler için giysilerin nefes alabilme özelliğini ileriye taşıyarak ya da soğuk ve yağışlı iklimler için korumayı artırarak kumaşı spesifik kullanım amaçlarına göre özelleştirebiliyor.

Sporcular Tarafından Test Edildi

FUTURELIGHT™, The North Face’in su geçirmez donanımlarından daha yüksek performans ve nefes alabilme özelliği bekleyen global sporcularından alınan ilhamla dünyanın en zorlu dağlarında doğdu. Malzeme, o zamandan beri markanın global sporcuları tarafından kapsamlı bir şekilde test edildi ve Himalayalarda Lhotse ve Everest de dahil olmak üzere en yüksek zirvelerde ve en sert koşullarda kullanılarak keşif yolculuklarına uygun olduğunu kanıtladı. FUTURELIGHT™ kumaşı test edilirken The North Face dağcılık ekibinden Jim Morrison, partneri Hilaree Nelson ile birlikte 2018 yılında Everest ve Cho Oyu dahil 8.000 metrelik üç zirveye tırmandı ve Lhotse Couilor’dan dünyanın ilk inişini gerçekleştirdi. Marka ayrıca FUTURELIGHT™ kumaşın sınırlarını zorlamak için itfaiyeciler, acil tıp görevlileri ve tehlikeli madde müdahale ekiplerinin donanımlarını belgelendiren Ulusal Yangın Koruma Derneği (NFPA) için su geçirmezliği test eden UL (Underwriters Laboratories) ile de çalıştı. UL’nin test yöntemleri outdoor sektörünün mevcut standardının yüzde 50 daha üzerinde olarak tanımlanıyor.

Çocuklarda Bronşit Nasıl Anlaşılır?

Akciğerlere ait hava yollarının iltihaplanmasıyla oluşan ve kış aylarında kendini gösteren bronşit çocukları daha fazla etkiliyor. Bronşit, soluk borusundan dallanarak akciğerlere yayılan hava borularını örten zarın akut veya kronik olarak iltihaplanması anlamına geliyor. Çocuklarda daha çok akut bronşiolit görüldüğünü söyleyen Liv Hospital Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uzmanı Yrd. Doç. Dr. Emre Çenesiz bronşite yakalanan çocuklar için ailelere önerilerde bulundu, tedavi yöntemlerini anlattı.

Bronşit nedir?

Soluk borusundan dallanarak akciğerlere yayılan hava borularını örten zarın akut veya kronik olarak iltihaplanmasına denir. Akut bronşiolit ve kronik bronşit olmak üzere ikiye ayrılır.

Daha sık görülen akut bronşiolit genellikle soğuk algınlığı veya diğer akciğer enfeksiyonları sonrası gelişir. Bronş tüplerinin devamlı hasarı ve iltihabı olan kronik bronşit ise çok ciddi bir durumdur. Genellikle yetişkinlerde görülür ve sigara içmeye bağlıdır. Kronik bronşit kronik obstruktif akciğer hastalıklarından bir durumdur.

Belirtileri nelerdir?

Balgamlı öksürük

Yorgunluk

Nefes sıkışması

Hapşırma

Gözlerde kızarıklık

Boğa ağrısı

Ateş

Burun akıntısı

Ne zaman doktora başvurmak gerekir?

Çocuklarda daha çok akut bronşiolit görülür. Bunun sebebi akut bronşiolite yol açan viral hastalıklardır; boğmaca, grip, kızamık veya tifo’dur. Çocukta akut bronşiolit varsa bronşlardaki iltihapların düzelmesinden birkaç hafta sonra öksürük devam edebilir. Öksürük belirtileri 15-20 günden fazla ise, yüksek ateş, hırıltı ve nefes darlığıyla birlikte çocuğunuzu gece uykudan uyandırıyorsa mutlaka hekime başvurulması ve ihmal edilmemesi gereklidir. İlerleyen safhalarında balgamlı öksürük de görülen akut bronşiolit tedavi edilmezse kronik bronşite dönüşebilir bu da hastalığın ciddiyetini arttırır.

Risk faktörleri nelerdir?

Toz, polen, hayvan tüyü gibi alerjenler
Çocuğun bağışıklık sisteminin düşük olması
Hava kirliliği
Astım
Kronik sinüzit
Bademciklerin şişmesi
Reflü
Sigara

Nasıl tedavi edilir?

Akut bronşiolit genellikle 2-3 hafta içinde düzelir. Ancak akut bronşiolit sık tekrarlarsa kronik bronşit gelişebilir. Ayrıca altta yatan astım gibi bir durum olup olmadığı incelenmesi gerekir. Akut bronşiolitte bakteriyel enfeksiyona bağlı olarak antibiyotik verilebilir. Tedavide esas olan hava yollarının genişletilip oksijenlenmenin artırılmasıdır. Yeterli miktarda sıvı tüketimi ve hava yolu açıklığının temini için burun tıkanıklığının giderilmesi gerekir. Ateş varsa, akciğer filminde zatürre ile uyumlu iltihabı alan varsa, orta kulak iltihabı gibi komplikasyonlar mevcutsa antibiyotik kullanılmalıdır. 2 yaşın altındaki çocukların tedavisinde geç kalınmamalıdır. Akut bronşiolit, astım gelişme riskine karşı takip edilmelidir.

Ebeveynler nelere dikkat etmelidir?

Aileler çocukların yanında kesinlikle sigara içmemeli, mümkünse sigarayı bırakmamalıdır. Sigara içen kişilerle aynı evde yaşamak bronşit gelişmesini artıran en önemli nedendir.
Bağışıklık sistemi güçlendirilmelidir.
Çocuğun uyuduğu odaya nefes almasını kolaylaştıracak buhar makinesi konulabilir.
Sıvı alımı artırılmalıdır. Çocuğun solunum yollarında biriken balgam su ile daha akışkan hale gelerek balgam atımını kolaylaştırır.
Daha rahat nefes alması için yatarken bebeğin başı yükseltilmelidir.
Sık ve az miktarlarda beslenmelidir.

Çocuklarla İyi İletişim Kurmanın 9 Yolu

Her ebeveyn çocuğuyla sağlıklı bir iletişim kurmak ister. Ebeveyn olmanın en önemli sorumluluklardan biri olduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Dr. Figen Karaceylan Çakmakçı, anne ve babalara çocuklarıyla ilişkilerini güçlendirecek 9 öneride bulundu.

Çocuğunuzun dikkatini çekin

  • Talimat verirken, tüm dikkatinin sizin üzerinizde olduğundan emin olun.
  • Konuşurken televizyonu, radyoyu, müziği kapatın.

  • İsmiyle seslenin.

  • Küçük çocukların nazikçe elinden tutarak göz teması kurmaya çalışın.

  • Konuşurken gözlerinin içine bakın.

  • Anlaşılır bir şekilde, bağırmadan konuşun.

Olumlu olun

Çocuğunuza ne yapmaması gerektiğini söylemek yerine ne yapması gerektiğini söyleyin. ‘Lütfen patatesini de ye’ demek ‘Patateslerinle oynamayı bırak’ demekten daha etkilidir.

Kuralları açıkça belirleyin

Kuralları açıkça belirlemek tartışma yaşanmasını engeller. Siz ve ailenizdeki diğer bireyler için gerçekten önemli olan kurallara odaklanın; daha az önemli olanlarla vakit kaybetmeyin.

Çocuğunuzu övün

Çocuğunuz bir görevi tamamladığında veya iyi davrandığında ne kadar memnun olduğunuzu söyleyin. Övgü, övülen davranışın hemen arkasından gelmeli.

Ödüllendirin

Çocuğunuzun bazı davranışlarını değiştirmek ve olumlu davranışları pekiştirmek için ödül sisteminden yararlanın. Bu sistemde; çocuğunuz her iyi davranışı için puan toplar ve belirli bir puana eriştiğinde istediği ve önceden üzerinde anlaşılmış bir ödül kazanabilir. Puanları takip etmek için istediğiniz herhangi bir şeyi kullanabilirsiniz. Örneğin; kavanozun içine her olumlu davranış için bir düğme atarak puanlarını takip edebilirsiniz. Anlaşmanızı “anlaşma kartları” üzerine yazabilir ve bu kartları buzdolabının veya bir mutfak dolabının üzerine asabilirsiniz. Böylece hem çocuğunuz hem siz anlaşmanın ne olduğunu hatırlarsınız.

Huzur Planı

Evde ve ev dışında stresi, karşılıklı gerginliği sonlandırmak için bazı düzenlemeler yapın. Eğer çocuğunuzla birlikte alışverişe çıkmak sizin için zorsa, alışverişi kendi başınıza huzur içinde yapabileceğiniz bir zaman ayarlayın. Eğer birlikte yapacağınız araba yolculuğu size korku dolu anlar yaşatıyorsa, bunu molalarda farklı şeyler yapabileceğiniz iki ya da daha fazla kısa yolculuğa bölmeye çalışın.

Nasıl hissettiğinizi açıkça söyleyin

Çocuğu doğrudan eleştirmek yerine (örn: “yaramazlık yapıyorsun!”), davranışlarının sizi nasıl etkilediğinden bahsedin. (örn: “bu davranışın beni gerçekten çok üzüyor.”)

Tartışmalardan kaçının

Açıkça belirlenmiş kurallar vardır. Bunları siz de biliyorsunuz, çocuğunuz da biliyor. Belirlenmiş kurallar hakkında çocuğunuzla tartışmaya girmeyin. Örneğin; çocuğunuz başka bir çocuğun oyuncağını aldığında “…….lütfen dinozoru ……….’a geri ver. 3’e kadar sayacağım: bir ………… (5 saniye bekleyin) iki ………….. (daha kuvvetli) ……. üç” deyin ve kararlılığınızı çocuğa hissettirip, gereksiz inatlaşmalardan kaçının.

Sakinleşmek için mola verin

Öfkeliyken hiçbir sorunu çözemezsiniz. Çocuğunuzla yaşadığınız kriz anlarında karşılıklı olarak inatlaşmak ve güç savaşına girmek yerine, ilişkiye sakinleşinceye kadar ara verin.

 

 

KitapTanıtımı: “Radikal Aydınlanma ve Modern Demokrasinin Kökenleri”

Britanyalı tarih profesörü Jonathan Israel “Radikal Aydınlanma ve Modern Demokrasinin Kökenleri”nde, günümüzün demokratik ilkelerini belirleyen düşünce akımı ‘radikal aydınlanma’yı inceliyor. Israel kitapta, “Bütün insanlar, neye inandıklarından ya da hangi dinsel, ekonomik ya da etnik gruba mensup olduklarından bağımsız olarak aynı temel ihtiyaçlara, haklara ve statüye sahiptir” diyor.

Akademisyen tarihçi Jonathan Israel’in çalışmaları Avrupa, Rönesans’tan 19’uncu yüzyıla dek uzanan sömürgecilik, politik ideolojiler ve aydınlanma felsefesi tarihi etrafında yoğunlaşıyor. Israel, Türkiye’de ilk kez VakıfBank Kültür Yayınları’ndan (VBKY) çıkan ‘Radikal Aydınlanma ve Modern Demokrasinin Kökenleri’ isimli kitabında da bir zamanlar kabul edilmesi güç olan ifade özgürlüğü, ırk ve cinsiyet eşitliği ile demokrasi gibi radikal fikirlerin, kavramların radikal aydınlanma düşüncesiyle nasıl geliştiğini, düşünürlerin fikirlerini merkeze alarak masaya yatırıyor.

Kültürler arası analiz

Bir zamanlar beyazlar ile siyahlar, Doğu’dakiler ile Batı’dakiler veya kadınlar ile erkekler aynı haklara sahip değildi. Özgürlüğe karşı bakış açıları dahi kökten farklıydı çünkü gelişim koşulları, sosyo-kültürel etmenler değişkenlik gösteriyordu… Bu nedenle talep edilen haklar, günümüzde hayli ilginç karşılanıyor. Ahmet Fethi Yıldırım’ın çevirdiği kitapta, tarihin bir yerlerinde zihin devriminin yaşandığını belirten Israel, radikal aydınlanma kavramını açımlıyor; bunu Fransız, Alman, İngiliz ve Amerikan aydınlanmasından hareketle kültürler arasında dolaşarak gerçekleştiriyor. Israel bu doğrultuda Voltaire, Spinoza, Kant ve Rousseau gibi düşünürlerin görüşlerine genişçe yer veriyor.

Herkese eşit haklar

Sanayi Devrimi, Fransız İhtilali, Özgürlük Bildirgesi… Krallıkların yıkılışı,seküler düşüncenin ivme kazanması, anti sömürgecilik hareketi… Sözleşmeler neden imzalandı? Tahtların yerine neden Cumhuriyet benimsendi? Peki, 1700’lü yılların son çeyreğinden itibaren ABD, Fransa, İrlanda, Britanya, Almanya ve Hollanda’da hızlı şekilde alenileşen radikal aydınlanma, günümüzde nasıl çağdaş dünyanın demokratik ilkelerini belirleyen bir düşünce akımına dönüştü? Israel, elzem ihtiyaçlardan doğan bu kavramın temel şiarını şu sözlerle açıklıyor: “Bütün insanlar, neye inandıklarından ya da hangi dinsel, ekonomik ya da etnik gruba mensup olduklarından bağımsız olarak aynı temel ihtiyaçlara, haklara ve statüye sahiptir. Dolayısıyla ister siyah ister beyaz, ister erkek ister kadın, ister dindar ister dinsiz olsun, herkes eşitlik temelinde aynı muameleyi görmelidir ve herkes, kişisel çıkarlarına, özlemlerine hukukun ve devletin eşit saygı göstermesini hak eder.”

Jonathan Israel’in ‘Radikal Aydınlanma ve Modern Demokrasinin Kökenleri’ kitabı, zihin devriminin başlangıcına giden ve çağdaş dünyanın temellerinin şekillenmesi üzerine engin saptamaların yer aldığı tarihsel ve felsefik bir değerlendirme.

Künye

Eser Adı: Radikal Aydınlanma ve Modern Demokrasinin Kökenleri

Yazar: Jonathan Israel

Sayfa sayısı: 264

Fiyatı: 30 TL

‘Organic Pattern’ Sergisi, FMV Galeri Işık’ta Devam Ediyor

Tek bir izlek altında çok katmanlı yönelimler ortaya koyan Günnur Özsoy’un, heykel sanatına dair geleneksel algıları ters köşeye yatıran çizgidışı tutumu, aykırı bir bakış açısı sunuyor. İşlerinde formun gücüne inanan Hasan Pehlevan ise tarihsel bir önem taşıyan formları tekrar restore ediyor. Çalışmalarında aidiyet, kimlik ve tarihi kültürel yapıların tahribatı üzerine odaklanıyor.

Özsoy ve Pehlevan’ın üretim biçimlerindeki paralellik ve bu sayede kurdukları diyalog, onları sergi kapsamında ‘organik’ ve ‘patern’ terimleri üzerinden bir araya getiriyor. Tek başına bir anlam ifade etmeyen her parça (nokta/çizgi), ana formu oluşturmak üzere birbiri ile bağlantılı ve uyumludur. Bir şeklin sıralı ve simetrik yinelenmesi yoluyla elde edilen bütün bir yapı olarak karşımıza çıkan patern, her birimin tekrarlanışında genel strüktüre uygun şekilde değişime uğratılır. Özsoy’un bu proje için özel olarak ürettiği heykeline, Pehlevan kendi paternlerini uygulamıştır. Hasan Pehlevan’ın kendisini özgürce ifade edebildiği bir disiplin olan duvar resmi de bu sergi kapsamında Özsoy’un desenleriyle birleşmiştir.

Sanatçıların birlikte hazırladıkları sergi, 2 Mart’a kadar FMV Galeri Işık’ta izlenebilecek.

İstanbul Trafiği En Yoğun İkinci Şehir Oldu

Dünyada en çok trafik sıkışıklığı yaşayan kentler listesi açıklanırken, İstanbul’un listenin ikinci sırasında yer aldığı saptandı.

Medya takibinin öncü kurumu Ajans Press, şehirlerdeki trafik yoğunluğunu konu alan araştırmayı inceledi. Ajans Press’in Ekonomi ve İş Araştırma Merkezi INRIX verilerinden ve medya yansımalarından derlediği bilgilere göre, İstanbul dünyada en çok trafik sıkışıklığının yaşandığı ikinci kent oldu. Böylelikle İstanbulluların yılda 6,5 gününü trafikte geçirdiği anlaşıldı. Araştırma 38 ülkede 220 kent ele alınarak hazırlanırken, listenin başına en çok trafik yoğunluğu ile Rusya’nın başkenti Moskova yerleşti. Listenin ilk beşinde yer alan diğer şehirler ise Bogota, Mexico City ve Sao Paulo olarak görüldü.Türkiye’de yer alıp trafik yoğunluğu yaşayan diğer kentler ise Ankara ve İzmir olarak kaydedildi. Ankara listenin 11’inci sırasına yerleşirken, listenin 12’nci sırasında İzmir’in yer aldığı saptandı.

ITS Medya ve Ajans Press’in gerçekleştirdiği medya araştırmasında, konu ile ilgili yazılı basına yansıyan haber adetleri de belli oldu. Geçtiğimiz yıl trafik başlığı altında 200 bin 16 haber yansıması tespit edilirken, medyaya yansıyan haberler içerisinde trafik kazalarının başı çektiği görüldü. Sadece İstanbul trafiğinin ise 15 bin 989 haberle konuşulduğu saptandı.

2023’te Türkiye’de Elektriğin En Ucuza Üretildiği Kaynaklar Güneş ve Rüzgar Olacak

SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi ve Bloomberg New Energy Finance’in (BloombergNEF) düzenlediği ‘Türkiye’nin Enerji Dönüşümünde Kısa Vadeli Yatırımları Hızlandırmak için Uzun Vadeli Çözümler’ toplantısı bugün İstanbul’da gerçekleştirildi. SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Yönlendirme Komitesi Başkanı Selahattin Hakman’ın ev sahipliği yaptığı etkinlikte, gelecek 30 yılda yenilenebilir enerji kaynaklarının Türkiye’nin elektrik üretimindeki payı ve etkisi ele alındı, enerji dönüşümündeki gelişmelerin piyasa üzerindeki etkileri tartışıldı.

Toplantıda BloombergNEF’in hazırladığı ‘Türkiye Enerji Piyasasının Uzun Vadeli Görünümü’ raporu, kurumun Avrupa, Ortadoğu & Afrika Politika Analisti Katherine Poseidon tarafından açıklandı. BloombergNEF’in her yıl yayınladığı ve enerji sektörünün küresel ölçekte uzun vadeli ekonomik tahminlerine dayanılarak hazırlanan raporda, uzun vadeli değişimlerin Türkiye’nin elektrik sektöründeki kaynak türlerine etkisine yer veriliyor. Çalışmada, 2050 yılına kadar Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılabilecek yatırımlar ve bunun ekonomik yansımaları inceleniyor.

SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi’nin ‘Türkiye’de Enerji Dönüşümü: Yatırımlar ve Fırsatlar’ serisinin ikincisi olan etkinliğin açılış konuşmasını yapan Selahattin Hakman, önümüzdeki yıllarda elektrik üretiminde yenilenebilir kaynakların payının artacağına dikkat çekti. Hakman, “SHURA tarafından yapılan çalışmalarda da Türkiye’nin elektriğinin yüzde 50’sinin rüzgar, güneş ve diğer yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanabileceği ortaya konulmuştu. BloombergNEF’in araştırması ise SHURA’nın bulgularını destekliyor ve çıtayı daha da yükseltiyor” dedi.

SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü Değer Saygın ise, 2018’de ve 2019 Ocak ayında yayınladıkları raporlara değinerek enerji dönüşümünde Türkiye’nin potansiyelini, hangi yatırımlara ihtiyaç duyulduğunu anlattı. Saygın, Türkiye’nin enerji dönüşümüne hız kazandırması için yapılması gerekenleri şöyle özetledi:

“BloombergNEF’in çalışması önümüzdeki yıllarda güneş ve rüzgar yatırım maliyetlerindeki düşüşün devam edeceğini ortaya koyuyor. Türkiye’nin bu düşüş potansiyelinden yararlanması için, başarılı birçok ülke örneğinde olduğu gibi, uzun vadeli planlamayı önceliklendirmesi önemli. Bu planı hayata geçirebilmek için daha güçlü bir düzenleyici çerçeve belirlenmeli. Bu çerçevenin de Türkiye’de enerjinin yarısından fazlasının yenilenebilir kaynaklardan üretilmesi için gereken esnekliği sağlayacak şekilde düzenlenmesi büyük fayda sağlayacak.”

Katherine Poseidon ise şunları söyledi: “BNEF’in Yeni Enerji Görünümü modelinin en düşük maliyetli senaryosuna göre, yenilenebilir enerjideki düşen teknoloji maliyetleri sayesinde 2050’de Türkiye’de üretilen elektriğin yüzde 88’i sıfır karbon emisyonlu kaynaklardan sağlanabilir. 2023’te ise yeni kurulan rüzgar ve güneş santrallerinden üretilen elektriğin maliyetinin yeni kömür santrallerine göre daha ucuz olabileceğini görüyoruz. Halihazırda ise yeni güneş ve rüzgar santrali kurmak, kombine doğalgaz çevrim santrallerinin işletiminden daha ucuz.”

Güneş Yatırımları Doğalgazdan Ucuz Olacak

Rapora göre, Türkiye’nin toplam elektrik kurulu gücünün 2017 ile 2050 yılları arasında iki katına çıkması öngörülüyor. Onshore rüzgar (yüzde 25) ve güneş (yüzde 25) enerjisi kurulu güçlerinin payının toplam kurulu gücün yarısına denk gelmesi bekleniyor. Rüzgar ve güneşin kurulu güçteki payı artarken, yatırım maliyetlerindeki düşüşe dikkat çekiliyor. Çalışmada şu bilgilere yer veriliyor:

“Büyük ölçekli güneş santrallerinin seviyelendirilmiş elektrik maliyetlerinde 2018 ile 2050 yılları arasında yüzde 77’lik düşüş öngörülmektedir. Aynı dönemde rüzgar enerjisinden üretilen elektriğin seviyelendirilmiş maliyetinin yüzde 56 oranında düşeceği beklenmektedir. Aynı zamanda 2020’lerin başından itibaren yeni kurulan güneş ve rüzgar santrallerinin seviyelendirilmiş enerji maliyetlerinin yeni kurulan kömür ve doğalgaz santrallerine oranla daha ucuz olacağı düşünülmektedir. Analiz ayrıca, 2023 yılında büyük ölçekli güneş enerjisi santrali yatırımlarının mevcut doğalgaz santrallerinin işletmesinden daha ucuz hale geleceğini öngörmektedir.”

Enerji Talebi 30 Yılda İki Katına Çıkacak

2017 yılında Türkiye’nin kurulu gücünün yarısından biraz fazlasının fosil yakıtlarından oluştuğuna dikkat çekilirken, 2050 yılında yenilenebilir enerjinin toplam kurulu güçteki payının yüzde 68 seviyesine ulaşabileceği vurgulanıyor.

2017 ile 2050 yılları arasında büyüyen ekonomi ve nüfus artışı sebebiyle elektrik talebinin günümüze oranla iki katına çıkmasının (yüzde 126 artması) beklendiği belirtiliyor. 2023 itibarıyla elektrik talebindeki artışa rağmen elektrik sektörünün sera gazı emisyonlarının düşebileceğinin altı çiziliyor.

Sıfır Emisyonlu Elektrik Üretiminin Payı Yüzde 88

Bununla birlikte raporda 2018 ile 2050 yılları arasındaki yeni kurulu güç yatırımının yaklaşık 276 milyar dolar olabileceği belirtiliyor. Ayrıca üretimde yenilenebilir kaynakların payının artmasıyla Türkiye’nin elektrik sisteminde daha fazla esnekliğe ihtiyaç duyulacağının altı çiziliyor. Doğalgaz santralleri de bu esnekliğe kısmen katkıda bulunabilecek.

Bunun yanında BloombergNEF’in çalışmasından çıkan sonuçlara göre batarya depolama sistemleri gibi gelişmeler esnekliğin artırılmasında rol oynayacak ve toplam elektriğin yüzde 88’inin sera gazı emisyonuna sebep olmayan kaynaklardan üretilmesine imkan verecek.

Etkinlik kapsamında ayrıca SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Yönlendirme Komitesi Başkanı Selahattin Hakman, Limak Enerji Grubu CEO’su Birol Ergüven, Borusan EnBW Genel Müdürü Mehmet Acarla ve Enerji Ticareti Derneği Kurucu Başkanı ve Başkan Vekili Mustafa Karahan’ın katıldığı ‘Türkiye’nin Uzun Vadeli Enerji PlanlamasıNasıl Güçlendirilir ve Yatırım Risklerinin Üstesinden Nasıl Gelinir’ başlıklı oturum düzenlendi.

Exit mobile version