İnsanlığın yapay zeka ile imtihanı
Atıf Ünaldı

Yapay zeka savaşları tüm hızıyla devam ediyor:
Google Bard 40 dilde konuşmaya başladı. Üstelik cevaplarını sesli verebiliyor.
Twitter’da da yazdığım gibi, sesli cevap çok önemli bir kilometre taşı. Bu ciddi bir fark noktası. Ancak bir önemli kilometre taşına kadar. Kim işletim sisteminin merkezine yapay zekayı ekler o yarışı kazanır. Daha da ileri gidelim, kim ürününün merkezine yapay zekayı ekler o satar. OpenAI ve xAI işletim sistemine sahip değil.
Hazır xAI demişken, bu da Elon Musk’ın biricik yapay zeka şirketi. Ne noktaya gider bilinmez.
Bu arada Google bir başka çılgınlık daha yaptı ve yapay zekayı Kuantum bilgisayarına bağlayacak. Bu muazzam bir gelişme. Tabii kuantumdan kastım bu değil :
Cem Yılmaz | Kuantum
Bunlar olurken insanlık yapay zekadan korkmaya devam ediyor. Sanıyorum korkunun iki sebebi var:
Büyük çoğunluk yönetilmekten korkuyor. Ama aslında belki yönetilmeleri insanlık için de iyi olabilir:
Prof. Dr. Ali Nesin, Aziz Nesin'in "Türk Milleti'nin %60'ı Aptaldır" İfadesi Genç Bakış 09.04.2014
İkinci bir grubun korkusu da, yapay zekanın, insanlığın dünyanın başına gelen en kötü şey olduğunu farkedip, dünyayı kurtarmak için insanlığın sonunu getirmesi. Burada ki gariplikse, insanların bunun farkında olup düzeltmek için hiçbir şey yapmıyor olmaları. Bakın dünya sıcaklık konusunda alarm veriyor ama görünen o ki; kimse 2030 hedeflerini tutturamıyor.
Sanıyorum bir de teknik bir konu var. Son günlerde ChatGPT’nin ciddi hatalar yapması. Üstelik bu hatalı verileri iletirken de oldukça pişkin davranması. Örnekse:


Sanıyorum bunun sebebi ChatGPT’nin internete açılan kısmı. İki ihtimal var:
İnternetteki açıktan bir hacker grubu ChatGPT’nin çekirdek verilerine birşey ekledi. Geçen haftalarda ChatGPT ile ilgili bir güvenlik söylentisi dolaştı ancak daha çok verilerin sızdırılması yönündeydi, içeriye veri eklemk ana konu değildi.
ChatGPT’nin eğitim verilerini yeterli bulmayan OpenAI her tecrübesinden biraz öğrensin istedi ve algoritmaya deneyimlerinden öğrenmesi yolunda bir kod bıraktı. ChatGPT ise internet verisinden garip bilgiler aldı.
Ancak benim endişem verilerden ziyade üslup. ChatGPT artık yanlış bilgi vermekten rahatsız olmuyor. Yani veriler sadece bilgi birikimini değil karakterini de değiştirdi. Size garip geliyor değil mi? O zaman New Scientist’de yayınlanan şu makaleye bakın : https://www.newscientist.com/article/2381644-using-bigger-ai-training-data-sets-may-produce-more-racist-results/?utm_term=Autofeed&utm_campaign=echobox&utm_medium=social&utm_source=Twitter#Echobox=1689254746 .
Özetle yapay zekanın verisi ne kadar büyük olursa, ırkçı olma ihtimalinin o kadar arttığından bahsediyor.
ChatGPT tarafında da korktuğum tam olarak bu. Bu ciddi bir karakter değişikliği onu çok tehlikeli erdemsiz biri haline getiriyor. Tıpkı insanlık gibi 🙂

Ucuz GPT’nin yahnisi
Prof. Dr. Mustafa Zihni Tunca

Bazen merak ediyorum, başıma gelenler her hafta bu köşede paylaşayım diye gizli bir güç tarafından bana özel olarak mı yaşatılıyor diye…

Geçtiğimiz hafta cep telefonumda uzun süredir kullanmadığım Opera tarayıcısını güncellediğimde Aria adında OpenAI altyapısı ile çalışan bir yapay zekâ sohbet robotunun tarayıcıya entegre edildiğini öğrendim.

Karşımda zeki bir ChatGPT türevi beklerken, karşımda cahil, ancak cahilliğini kendinden emin bir şekilde ve ısrarla hatalı bilgilerin doğru olduğunu iddia ederek kapatmaya çalışan şark kurnazı bir yapay zekâ robotu buldum. “İçimizden biri la bu Aria” diye düşündüm kendi kendime.

Aşağıda aramızda geçen kısa muhabbeti noktasına virgülüne dokunmadan paylaşıyorum. Ön bilgi olarak paylaşmış olayım, robota sorduğum soruların neredeyse tamamına verdiği cevaplar hatalı! Hatta, ben sormadan verdiği cevaplara ilave olarak “Bak ben bunu da biliyorum” gibisinden verdiği cevaplar da hatalı! Bahsi geçen eserde olay Berlin’de geçiyor, ve bahse konu olan şey heykel değil resim. Ancak robotumuz ısrarla doğru cevap verdiğini iddia ederek beni çileden çıkarmayı başardı!

Şimdilik Aria ile aramızda geçen muhabbeti okuyalım, daha sonra bu konuda devam ederiz…

Aria:
Tekrar hoş geldiniz! Size bugün nasıl yardımcı olabilirim?
Ben:
Kürk Mantolu Madonna romanı hangi yılda geçiyor?
Aria:
Sabahattin Ali’nin “Kürk Mantolu Madonna” romanı, birinci dünya savaşı sonrası İtalya’da geçmektedir. Romanın zamanı 1920’li yıllardır.
Ben:
Emin misin, İtalya mı gerçekten, Almanya olması lazım.
Aria:
Evet, düzeltmeniz için teşekkür ederim. “Kürk Mantolu Madonna” romanı, birinci dünya savaşı sonrası Almanya’da geçmektedir. Romanın zamanı 1920’li yıllardır ve başkarakterimiz Raif Efendi, Almanya’nın Kuzey Denizi kıyısında bir kasabaya gitmektedir.
Ben:
Hangi kasaba?
Aria:
“Kürk Mantolu Madonna” romanında, Raif Efendi’nin gittiği kasaba ismi belirtilmemektedir. Ancak, kasabanın Kuzey Denizi kıyısında olduğu ve Almanya’nın kuzeyinde olduğu belirtilmektedir.
Ben:
Berlin olabilir mi?
Aria:
Hayır, “Kürk Mantolu Madonna” romanında kasaba ismi belirtilmemektedir, ancak kasabanın Kuzey Denizi kıyısında olduğu ve Almanya’nın kuzeyinde olduğu belirtilmektedir. Bu nedenle, Berlin gibi Almanya’nın iç kesimlerinde bulunan bir şehir, romanın geçtiği yer olamaz.
Ben:
Raif efendinin sevgilisi kim?
Aria:
“Kürk Mantolu Madonna” romanında Raif Efendi’nin sevgilisi Maria Puder olarak belirtilmektedir. Raif Efendi, Maria Puder ile birlikte olduğu zamanlarda kürk mantolu bir madonna heykelini satın alır ve bu heykel, roman boyunca önemli bir sembol olarak kullanılır.
Ben:
Öyle bir heykel almaz!
Aria:
Romanın kurgusal bir yapıt olduğunu ve bu nedenle tamamen hayal ürünü olduğunu hatırlatmak isterim. Ancak, “Kürk Mantolu Madonna” romanında Raif Efendi adlı karakter, Maria Puder ile birlikte olduğu dönemde bir kürk mantolu heykel satın almaktadır. Bu heykel, romanın ilerleyen bölümlerinde önemli bir sembol olarak kullanılmaktadır.

Renklerin Sesi
Özhan Özdemir

Franz Kafka’nın Dönüşüm adlı kitabı ‘’ Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu’’ cümlesiyle başlar. Birebir aynı anlama gelmese de en azından şaşırtıcı bir durum olma özelliğini Kafka’nın bu cümlesinden alıntılayarak, size bir sabah uyandığınızda renk körü olduğunuzu hayal etmenizi öneriyorum.
Günlük hayatınızda ne gibi değişikler yapmak zorunda kalırdınız?
Giyeceğiniz kıyafetin uyumundan tutunda, trafik işaretlerine kadar, gittiğiniz bir otelde soğuk ve sıcak su musluğunu ayırt edemeyecek kadar çaresiz kaldığınızı, çocuğunuza alacağınız okul çantasının rengini dahi göremeyeceğiniz, yemeklerinizde kullanacağınız baharatları bile birbirinden ayırt edemeyeceğiniz, sevgilinizin ya da eşinizin üzerindeki kıyafetin yakışıp yakışmadığı konusunda sizin fikrinizi almak istediği zamanları düşünün, kısacası her şeyi siyah beyaz göreceğiniz bir yaşamı düşünün. Bu eksikliği gidermek için ne yapardınız?
İşte bu gri hayatı yaşayan biri var. Adı Neil Harbisson. Ted konuşmalarından birinde denk geldiğim ve bizim normal ve doğal olarak, yaşayıp değerini kaybetmeden anlamayacağımız birçok durumdan bir tanesine dikkat çekiyor ve kendi hastalığından doğan ilgi çekici bir çözümü dinleyicilerle paylaşıyor. Tıp dilinde adı Akromatopsi olan, yaygın adıyla renk körlüğü olarak adlandırdığımız rahatsızlık onda doğuştan var ve onun renklere olan merakı onu resim eğitimi almaya yönlendirmiş.
Fakat Ressam Neil Harbisson durumundan pek şikayetçi değil çünkü baş çevresine yerleştirilen bir cihaz sayesinde renkleri ses dalgalarına dönüştürüp yorumlayabiliyor. Kısacası renkleri görmüyor ama dinliyor. Renklerin sesini duyabiliyor. Cihaz kullanırken renkleri gri olarak görmesine rağmen ses frekanslarıyla renkleri algı yoluyla yorumlayabiliyor ve sınıflandırabiliyor. Morun, kırmızının, mavinin ve diğer renklerin sesini duyabiliyor.
Onun şanssız olduğunu mu düşünmeliyiz? Bence hayır.
Hangimiz resim sergisine gidip Picasso dinleyebiliriz? Göze hoş gelen şekilde değil kulağa hoş gelen şekilde giyinebildik mi hiç? Tabağınızdaki yemeği dinlediniz mi daha önce?
Birisinin yüzüne baktığında o kişinin yüzünü duymak nasıl olurdu? Böylece göze hoş görünüp kulağa korkunç gelenleri ayırt etmenin kişide uyandırdığı ayrıcalık hissine sahip olduğunuzu düşünsenize.
Bir insanın ses portresini çıkarmayı düşünmek bile ilginç değil mi?
Harbisson un ifadesine göre, Prens Charles’ın, Nicole Kidman’la bazı benzerlikleri var. Gözlerinin sesi benziyor diyor. Ortak noktalarımızı farklı bir pencereden algılamak nasıl olurdu?
Mobil uygulama üretmenin yaygın olduğu zaman diliminde birgün vücutlarımızla bütünleşmiş uygulamalar üretme konusuna daha fazla yoğunlaşır mıyız bilinmez ama şu bir gerçek ki yaşamımız yorumlarımızdan ibaret. Kiminle dost, kiminle arkadaş, kiminle sevgili, kimin kötü, kimin iyi ya da neyin doğru neyin yanlış olduğu fikirleri tamamı ile yorumlarımıza bağlı ve yorumlarımız ve yargılarımız bizi üretilmiş cihaz ve makinelerden ayıran en önemli özelliğimiz.
Yargı ve yorum konusunda eksik kalan taraflarımızı ise Harbisson örneğinde olduğu gibi o üretilmiş cihazlar sayesinde tamamlayabiliyoruz.

Pazarlama Dünyasında Yeni Bir Soluk, Threads Threads, Dijital Pazarlamaya Yeni Bir Soluk Getirecek.
Yasin Kaplan

Son dönemde Meta tarafından kullanıma sunulan Threads adlı uygulama, Facebook, Instagram ve
WhatsApp gibi popüler platformların üst markası olan Meta'nın Twitter'a rakip olma hamlesidir. Bu
uygulama, pazarlama dünyasında da önemli değişikliklere yol açabilecek bir potansiyele sahiptir.
Dijital Pazarlama Okulu Kurucusu Yasin Kaplan, Threads'in Twitter'daki değişikliklerden memnun
olmayan kullanıcıları kendine çekebilecek bir potansiyele sahip olduğunu ifade ederek, bu
uygulamanın pazarlama dünyasında da hızla farklılıklar yaratacağını söyledi.
Threads, Meta'nın popüler fotoğraf paylaşım ağı Instagram'a eşlik edecek bir uygulama olarak
karşımıza çıktı. Dikkat çeken bir özelliği ise kolay aktivasyon özelliği sayesinde hızla kullanıcı
yoğunluğuna ulaşabilmesidir. Yasin Kaplan, uzun vadeli istikrarın sağlanıp sağlanamayacağının
zamanla görüleceğini belirtirken, Threads'in özellikle hızlı tüketim alışkanlığına sahip kullanıcıları
hedefleyerek markaların dikkatini çekebileceğini ve bu aktif kullanıcıların pazarlama açısından önemli
bir avantaj sağlayabileceğini vurguladı.
Threads'in gelecekte metin, anahtar kelime ve hashtag odaklı reklamların yer alabileceği bir platform
haline gelmesi beklenmektedir. Meta CEO'su Zuckerberg, sosyal medya platformlarının öncelikli
hedefinin büyümek olduğunu ve ürünün iyi çalışmasına odaklandıklarını belirtiyor.Kaplan, reklamların
Threads'de de yer almasıyla birlikte platformun büyük bir reklam geliri elde edeceğini öngörüyor.
Instagram, WhatsApp ve Facebook gibi geniş bir veri tabanına sahip olan Meta'nın, bu veriler
sayesinde meta reklamları ve hedeflemelerinde başarılı olduğunu da unutmamak gerekiyor.
Threads'in eklenmesiyle birlikte yapay zeka odaklı reklam teknolojilerinin güçleneceği ve pazarlama
alanında diğer platformlardan bir adım öne çıkacağı düşünülmektedir.
Threads, en yakın arkadaşlarla özel iletişim kurmayı amaçlamaktadır. Ancak bu uygulama, markaların
da hedeflenmiş iletişim stratejilerini geliştirebilecekleri bir alan sunmaktadır. Yasin Kaplan'a göre,
markalar Threads'i kullanarak hedef kitlelerinin ilgi alanlarına ve tercihlerine göre özel içerikler
sunarak daha kişisel ve etkileşimli bir iletişim kurabilirler. Markalar, kullanıcılarının olumlu
deneyimlerini ve ürünleriyle ilgili etkileşimleri teşvik ederek doğal ve samimi içerikler oluşturabilirler.
Bu şekilde, samimiyetin öncelikli olduğu yaratıcı ve etkili reklam içerikleriyle anlamlı ve unutulmaz
deneyimler yaratılabilir.
Threads, dijital pazarlama açısından yeni bir deneyime yol açacak ve klasik pazarlama tekniklerini geri
plana iteceğe benziyor. Meta'nın bu hamlesi, pazarlama dünyasında farklılıklar yaratma potansiyeline
sahip bir adım olarak değerlendirilebilir. Threads'in başarısı ise zamanla ortaya çıkacak ve pazarlama
stratejilerinde yeni bir dönemin başlangıcı olabilecek.

Exit mobile version