Fikri Trendler 2024
Atıf Ünaldı

The Ekonomist’in 2024 öngürüleri sayısı yayınlandı. Biz de size kısaca bu listeyi hafta içinde ilettik. Tabii bir Netizenler olarak, olayları değil fikirleri tartışmayı seviyoruz. İşte size gelecek on yılın fikri trendleri. Derdimiz fikirler olunca öyle üçleyelim, aman 10’a tamamlayalım gibi dertlerimiz yok. Olduğu kadarını yazdık:
1. Analiz : İnsanlık olarak herşeyi yanlış analiz ettiğimizi farkettiğimiz bir on yıla giriyoruz.
2. Yapay Zekanın Yeri : Yapay zekanın bize varoluş nedenimizi göstermenin çok gerisinde olduğunu uzun zamandır farkediyoruz. Artık onun yardımcımız olduğunu farkedeceğiz. Belki de Noah Hariri’nin bahsettiği üst insanın ilk modülü yapay zeka olacak.
3. Merkeziyetsizleşme : Her ne kadar yapay zeka yüzünden gözden düşmüş gibi görünse de bu gelecek on yılın asprinidir. Nerede bir sorun görüyorsanız çözümü merkeziyetsizleştirme olacaktır.
4. Yeniden Tanımlar : Bu yıl Türkiye’deki eventler içnde konseptini en beğendiğim Brandweek oldu. Sloganı “Yeniden Düşün, Yeniden Yarat, Yeniden İnşa Et”. Bütün tanımları bu on yılda yeniden yapacağız. Mesela pandemi bize gösterdi ki; uzaylı istilası zaten virüslerle hayatımızda. Yani öyle World War Z’yi beklememiz gerekmiyor.
5. Parçalara ayrılma (fragmentation) : Önce medyada başlayan bu fikir bizi milyonlar satan Newsweek ve Time dergilerinden, 3-5 bin satan erkek sağlık dergilerine getirdi. Şimdi elektrikli otomobillerle aynı şeyi otomotiv sektöründe yaşayacağız. Yani artık montanlı satışlar yapan bir iki şirket olmayacak. Az ve özel ürünler üreten çok şirket olacak.
6. Uzay : Yeni sömürge alanı. Üstelik bu sefer sömürgeci oranı çok daha fazla. Önce astroidlerden işe yarayan madenleri toplamak gibi son derece saf bir fikirle başladı. Sonra buna altın, gümüş gibi değerli madenleri eklemek suretiyle dünyadaki ekonomik düzeni değiştirme arzusu ve arkasından da Çin’in planladığı, uzaydan güneş enerjisinin toplanıp elektrik üretilip, dünyaya gönderilmesi gibi son derece tehlikeli bir hal aldı. (https://tr.euronews.com/2022/06/27/uzaydan-dunyaya-gunes-enerjisi-aktarimi-projesi-cinden-basarili-test ) Haberde harika birşey gibi anlatılsa da oluşturacağı gölge dünyanın bütün iklim yapısını öyle 3-5 derece değil onlarca derece değiştirebilecek güçte. Allahtan Çin bu yan etkileri önemseyen bir ülke değil.
7. Hazır başlamışken, sosyo politik bir konudan da bahsetmek gerek. Hani Einstein’a atfedilen ama ona ait olmayan dünyada insanlar ikiye ayrılır sözü varya; işte şimdi dünya ikiye ayrılacak. Canlılara değer verenler ve vermeyenler.
Peki siz hangi tarafta olacaksınız?

Bu tatili nasıl değerlendirsek?
Selin Ünaldı

Her tatilde anne babalara bir haller gelir, mutlaka gezmeli, yeni yerler görmeli, sınıfta tatil dönüşü ‘’kaliteli’’ anıları olmalı diye.

peki tatil nedir? tatilden bizim beklentilerimiz çocuklarımızın beklentisi nelerdir?

Tatil, yoğun performans gerektiren bir işi yaparken verilen süreli ara, dinlenme demektir.

Bir eğitimci olarak tatil için şunu söyleyebilirim, çocuğunuzun sizinle sakin ve uyum içerisinde hareket etme ihtiyacını, şefkat ihtiyacını karşılayabileceği bir mola, tatil.

Nasıl organize edelim, neler yapalım?

Birlikte planlamak çok önemli. ilgi ve isteklerine göre bir yapılacaklar listesi oluşturabilirsiniz. Açık hava etkinlikleri, sanat galerisi ya da müze gezileri, dağ ya da deniz kenarı yürüyüşleri tam bir ‘’dinlenme’’ etkinliği olacaktır.

Bir de evde etkinlik listesi oluşturabilirsiniz. Birlikte sulu boya ile tatil tablosu yapabilir, kek pişirebilir, poğaça yoğurabilir, pijama partisi yapabilirsiniz.

Okul zamanı organize etmekte zorlandığınız diş kontrol randevularını, minik operasyonları, kuaför / berber randevularınızı da bu tatil günlerinde organize edebilirsiniz.

Süre kısa olduğu için uzun vadeli ya da sizi, onu yoracak yolculuk ve etkinliklerden kaçınmanızı tavsiye ederim.

Temelde bol temaslı, paylaşımlı, sakin, huzurlu ve eğlenceli bir tatil diliyorum sizlere.

Kendime Notlar
Atıf Ünaldı

Bu notlar 1980’lerden bu yana teknoloji ile uğraşmış, yazılım, danışmanlık, öğretim görevliliği, yöneticilik ve en sonunda 30 kişilik entellektüel insan kaynağına sahip kendi işini kurmuş birinin kendine yazarken okuyucularına da ilhem vermeyi planlayarak yazdığı notlardır.
– Elektrikli otomobil ancak ve ancak otonom sürüş olursa alınır.
– Elektrikli araç şehirler arası kullanıma şu aşamada gerek hız gerek menzil limitleri yüzünden mantıklı değil.
– Ancak elektrikli araçların popüleritesi nedeniyle mutlaka en kısa zamanda ofise şarj istasyonu kurulmalıdır.
– Yapay zeka uygulamalarına her gün onlarcası eklense de, şu aşamada, bu coğrafyada en doğru olanı hala ChatGPT’dir. Devamı hüsrandır.
– Mobil uygulamalar mutlaka bir UI reformu gerçekleştirmelidirler. Bunu yapan az uygulamadan biri Papara’dır. Finans sektörü uygulamanın çalışma şeklini örnek almalıdır.
– Uzaktan yemek sektörü batmaya mahkumdur demiştim. Sözümü geri alıyorum. Bu alanda bir tane işe yarar uygulama yakaladım. Tıkla Gelsin. Yemeğinin yerini göstermekten, teslim edilmemiş ürüne teslim basmak gibi birçok konuda çözüm bulmuşlar. Kutluyorum.
– e-Ticaret sektöründe her geçen gün Hepsiburada bir adım daha ileri gidiyor. Kıvanç Tatlıtuğ ise marka yüzü olarak kullanılabilecek en doğru isim. Onları da kutluyorum.
– Malum konu e-ticaret olunca uzaktan market ürünü satışı konusunda da ne yazık ki; bu sektörü Türkiye’de hayata geçiren markalar sektörü ve pazar paylarını, konvansiyonel perakende sektörüne kaybettiler. Migros önde Carrefour da arkasında diğerlerini bitirdiler.
– Bu arada Apple kötüye gidiyor dediğimde onların pazar payı çok büyük, satışları harika diyenlere not: hisseleri hızla düşüyor.

Yapay Zekâ Gazetecilik Yapabilir mi?
Prof. Dr. Mustafa Zihni Tunca

“Yakında gazetecilere ihtiyaç olmayacak, haberleri yapay zekâ kendisi yazacak.” dedi sektörden bir dostum, bir yerlerden okuduğu ya da duyduğu eksik bilgilere dayanarak.

Her ne kadar gelişmeleri o şekilde yorumlamak doğru olmasa da o akşam aklıma ilginç sorular gelmeye başladı.

Örneğin, tamamen tarafsız bir haber hazırlayabilecek mi yapay zekâ? Hazırlayabilecek mi derken, hazırlamasına izin verilecek mi? Gazze’de yaşanan durumu nasıl haberleştirecek mesela?

Yapay zekâ istediği konuda köşe yazabilecek mi? Yoksa yazacağı konuyu editörler mi belirleyecek? Her iki durumda da, doğru olduğuna inandığı şeyi mi yazacak yoksa otosansür uygulamak zorunda mı kalacak kendisine? Yazdıkları sansüre uğrarsa tepki gösterebilecek mi?

Hazırladığı haber ya da köşe yazılarının hukuki sorumlusu kim olacak peki? Yapay zekânın kendisi mi, tasarımcısı mı yoksa gazete yönetimi mi? Eğer suçlunun yapay zekânın kendisi olduğu tespit edilirse, ceza verilebilecek mi, 3 ay haber yazmama gibi?

Polemiğe girebilecek mi diğer yazarlarla, gündemde kalabilmek için? Bir başka gazetede yazan yapay zekâ köşe yazarı ile atışabilecek mi herhangi bir konuda?

Yasal hakları olacak mı kanun karşısında? Yazdığı haber ya da köşe başına ücret alabilecek mi, kendisini geliştirme amacıyla kullanmak için örneğin? Ya da, eserlerini çalan, kendisine hakaret eden, iftira atan, kötü yorumlarda bulunanlara dava açabilecek mi?

Velhasıl, her meslek zordur ama gazetecilik muhtemelen yapay zekânın en önemli imtihanlarından birisi olacak…

BYD basın toplantısının düşündürdükleri
Atıf Ünaldı

Geçen hafta BYD’nin yeni modeli Atto 3’ün basın toplantısı ve bir de TBV’nin bir etkinliği için yollardaydım. Ankara, İstanbul, İzmir ve sonra her ilden geçerek geri döndüm. Bir haftalık geziden notlar ileteceğim size.
– Öncelikle BYD’nin iletişim ajansı Message’ı danışanı ile basın mensubu arasında doğru şekilde durdukları ve şeffaf ve iyi niyetli bir iletişim kurdukları için kutluyorum. Geçen haftalarda bunu yapmayan çok ajans olduğunu ben ve bir marka üzülerek farkettik.
– BYD, Türkiye’de harika bir ekip kurmuş. Onları kutluyorum. Akşam yemeğinde dostluk eden candan ekip arkadaşları hem geçmiş dönemde yaptıkları işler, hem deBYD’de yapmayı düşündükleri ile beni mutlu ettiler.
– BYD’nin dünyada pil üretiminde ciddi bir yeri var. Yeni dönemde ürettiği pillerde nadir bulunan elementler yerine çok olan madenleri kullanacağını söylediler. Ayrıca dünyanın ısınmasını yarım derece aşağı çekmek gibi oldukça önemli bir de amaçları olduğunu öğrendim. Bu konuda da onları kutluyorum.
– Ben Netizenlist.com’daki arkadaşlarıma, testini yapmadığınız hiçbir donanım ve yazılımı sitemize taşımayın diyorum. Bazen teste karşı taraf yanaşmıyor. Buradan ürünün test edilecek kadar iyi olmadığını anlıyorum. BYD’yi ürününe güvendiği için de kutluyorum.
– Atto 3 sınıfının iyi araçlarından biri. Yaklaşık 50 dakikalık çok özel bir yolda route’da aracı kullandım. Rotamda inişli çıkışlı dağ yolundan otobana kadar çeşitli yollar vardı. Hepsinde de yolu tutuşu, dengesi, hızı ve duruşu açısından çok iyi olduğunu söyleyebilirim. Test edildi, karşılaştırıldı, onaylandı.
– Hem gidişte hem de dönüşte rotamda İstanbul vardı. İstanbul bıraktığım gibi. Anlamsız bir trafik! Üstelik artık yeri ve saati de belli değil. Üstelik dönerken yine yaptı yapacağını. Navigasyon 900m için 32 dakika diyordu Levent’te. Twitter’da paylaştım. Bakın! İnsan bu şehirde yaşayanlara hayret ediyor.
– Hazır İstanbul’dan laf açılmışken, eskiden akşam girmeye korktuğumuz Karaköy, kendini toparlamış. Güzel olmuş diyeceğim ama L’etoile’de içtiğim latte gerçekten çok pahalıydı. (Benim için pahalı fiyatı yüksek anlamına gelmiyor. Karşılığında aldığınız şeyin kalitesi düşükse asıl pahalı budur!)
– Gina’da harika bir öğle yemeği yedim. İşte kalitesini bozmayan bir yer. Herkese her fırsatta öneririm. Benim İstanbul’daki vazgeçilmez rutinlerim arasında her zaman.
– Vazgeçilmez demişken. İstanbul’a gelmeden önce Zekeriyaköyde oturanların bile, İstanbul Havalimanından vazgeçip, Sabiha Gökçen Havalimanını kullandıklarını duyuyordum. Abartıyorlar diyordum. Ben de İzmir gidiş dönüşlerinde kullandım. Hakikaten vazgeçilecek gibi. CIP’ye rağmen inanılmaz yorucu ve değmiyor. Atatürk Havalimanını özlüyoruz.
– Gina bir gün sonra bana deneyimim hakkında bir anket yolladı. Raslantı işte aynı anda Beymen Club’dan da deneyim anketi geldi. Beymen Club ve Beymen’in anketini doldurmak istemedim bile. Zira hiç bir iletişim alamıyorum. Telefonu bir kere çaldırıp kapatmayı geri dönüş zannediyorlar. Ama Gina’nın anketini severek doldurdum. İşte marka iletişimi farkı!!!
– TBV’nin toplantısı Digital Europe ile yepyeni bir proje üzerine. KPMG ise projenin danışmanlık şirketi. Toplantı sonrası Levent Kızıltan ile sohbet ederken, KPMG yetkilileriyle de sohbet imkanı buldum. Onları dinledim. Projenin başarıya ulaşmasını şu an onlardan fazla istiyorum.
– Proje, Türkiye çin bir fırsat. Sektörün terzi söküğünü dikemez misali, hem kamuya derdini anlatamaz hem de proje ve desteklerden yararlanamaz durumuna ilaç gibi. Bu nedenle de Faruk Eczacıbaşı’nı kutluyorum.
– İstanbul hakkında hep ağzımdan kötü şeyler çıkıyor ama Bahçeşehir’de yaşadığım güzel günleri tenzih ederek söylüyorum. Keşke Başakşehir’e bağlanmasa ve dünyanın en güzel yerlerinden biri olmaya devam etseydi.
– Bolu tüneli kapalı olduğu için Ankara’ya ulaşmam biraz zaman alsa da Ankara her zamanki gibi samimiydi. Ankara sevgim hiç bitmeyecek galiba.
– Bu nedenle Mersin’den Ankara’ya her yolculuğumda bu güzel yol için Ulaştırma Bakanlığına teşekkür ediyorum. Ancak bakanlığın iki yapması gereken icraat var.
1. Mersin’e acilen bir havalimanının yapılması.
2. Tabii mümkünse Bolu tünelinin açık tutulması.
NETleşmek üzere

Bir günah keçisi olarak yapay zekâ
Prof. Dr. Mustafa Zihni Tunca

“Savaş suçlusu bir devlet”in hastane bombalayarak aralarında bebeklerin de olduğu çok sayıda canı katlettiği hafta, genç bir meslektaşım Instagram’da bir sıkıntı olduğunu, paylaştığı hikâyenin takipçileri tarafından dahi görüntülenemediğini yazdı bana. İlginç bir şekilde, o gün Instagram’ın hikâyeler kısmında paylaştığım köşe yazımın sadece iki üç kişi tarafından görüntülendiğini fark ettim.

Takip eden günlerde, hastane katliamı ile ilgili paylaşımların sosyal ağlarda gizli bir sansüre takıldığına ilişkin dünya çapında tepkiler yükselmeye başlayınca, Meta’nın iletişim direktörü Andy Stone, Reels videoları ve hikayelerin erişimini “önemli ölçüde” azaltan bir hata tespit ettiklerini açıkladı ve ekledi:

“Bu hata dünya çapındaki hesapları eşit şekilde etkiledi ve içeriğin konusuyla hiçbir ilgisi yok.”

Tesadüf bu ya, aynı hafta içinde bir kullanıcının Instagram profilinde yer alan Filistinli kelimesi ve yanındaki Filistin bayrağı sistem tarafından “Filistinli Terörist” olarak tercüme edildiği ortaya çıktı. Elbette, bunun sebebi de yapay zekâ kaynaklı bir hatadan başka ne olabilirdi ki! Özetle “Yapay zekâ, Arapça dilinden çeviri yaparken hata yapmış.” Gibisinden bir iki cümle ile özür dilenip bu sorun da geçiştirildi. Ancak, nedense hiç kimse yapay zekânın bir bayrak emojisini nasıl terörist kelimesi ile eşanlamlı olarak çevrilebildiğini merak edip de sormadı ya da soramadı…

Yapay Zekâ’nın kabahatleri bunlarla da bitmiyor ne yazık ki… Alın size bir tane de ülkemizden oldukça güncel bir örnek vereyim:

Geçtiğimiz hafta cumhuriyetimizin 100. yıl kutlamaları kapsamında bir web sitesi tarafından kullanıcıların yükledikleri fotoğraflar, yapay zekâ aracılığıyla Atatürk ile bir arada, oldukça güzel görsellere dönüştürülüyordu. Hizmete ilgi o kadar yüksekti ki, web sitesi kullanıcıları sıraya dizerek, saatler sonra işleme alabileceğini ifade etmeye bile başlamıştı ana sayfasında.

Ancak, tesettürlü bir meslektaşım oldukça şaşırtıcı bir bilgi paylaştı benimle. Sisteme yüklediği fotoğraflar başörtülü olduğu halde, sistemin kendisini her seferinde kendisini başı açık olarak resmettiğini ve bu duruma gerçekten üzüldüğünü ifade etti. Bu durum bildiğim kadarıyla henüz medyaya yansımadı. Tepki gelmesi durumunda da gerçi bu durumun yapay zekâ kaynaklı bir sorun olduğunu ifade edilecektir.

Temennim, yapay zekânın bir an önce ergenlik döneminden kurtulup, kendisi hakkındaki bu iddialara cevap verebilecek bir yetişkin olarak karşımıza çıktığı günleri görebilmektir!!!

Bana Iphone’unu Söyle, Sana Kim Olduğunu Söyleyeyim!
Özhan Özdemir

Ekonomik durumumuzu telefonumuzun markasından analiz edebildiğimiz, tarafımıza gösterilen
saygının kullandığımız araçların fiyatlarıyla belirlendiği, akıl, erdem ve ahlaklı olmanın çok önemli
olmadığı bir dönemden geçiyoruz.

Ekranlarda sokak röportajlarında halkın nabzını tutmak için (ne yazık ki hepsi o amaç için değil)
yapılan söyleşilerde özellikle yaşça büyük insanlar, ekonomiden yakınan gençlere meşhur repliği
söylüyorlar. ‘’Telefonunu göster’’

Oysaki kişinin gelirine ya da gelirinin üzerindeki yaptığı harcamalarının sorumlusu yine kendisidir. Bir
kişinin neyden tasarruf edip neye yatırdığını, neyden vazgeçip neyi istediğini elbette kendisi bilir ve
kişinin ekonomik durumunu anlamanın yolu kullandığı telefonun markası değildir.

Birçoğunun, birçoğuna potansiyel yalancı gözüyle baktığı günümüzde kavga, şiddet, kaba kuvvet
kaçınılmaz son olarak görülüyor. Peki bu durumun yani halkın gerilen sinirlerinin sorumlusu kim ya da
kimler?

Şüphesiz ki sorumlu ekonomi. Güven duyulmayan ekonomilerde halk korku psikolojiyle elinde olanı
da stabil halde tutmak için uğraşır ve hareket etmeyen varlık, ekonomik sıkıntıya neden olur.
Ekonomik durgunluk aslında doğru bir tanımdır çünkü sorun varlığın yokluğu değil, durgunluğudur.
Büyüklerin harekette bereket vardır sözü ekonomi için dahi söylenebilir.

Büyüklerin, gençlere telefonunu göster diyerek çıkıştığı olaylara geri dönecek olursak onlara şunu
sormak isterim. Aynı şiddet ve merakla, sadece gençlere değil sorumlu olanlara göster ürettiğin
telefonu, göster ürettiğin yazılımı, göster yarattığın evrensel uygulamalarını diye sormalarını isterim.

Çünkü ekonominin gücü, ürünü kullanabilmekten ziyade ürünü üretilmekte saklıdır. Çünkü ekonomi
korkuyla karşılaştığı zaman donar, tıpkı bir fille karşılaştığında hareket etmemesi gereken bir insanın
yaptığı gibi, ekonomik buhran dönemlerinde halkta hareketsizleşir.

Yine de umutlu olup, tıpkı savunma sanayinde iha ve sihalarda atılan adımlar gibi, yerli otomotivde
atılan olumlu adımlar gibi, ekonomide de aynı adımların atılabilmesini beklemekten başka yapılacak
bir şey yok gibi görünüyor.

Keşke yanılsak Marques, keşke yanılsak!
Atıf Ünaldı

Apple açıklama yaptı. Yapay zeka konusundaki gelişmeleri anlamışlar ve iOS 18’i yapay zeka ile dolduracaklarmış.
Günaydın güneş derdi annem!
Günaydın Apple. Tim Cook geldi geleli donanımla oynadı durdu. Halbuki Apple’ın güçlü yönü yazılık, işletim sistemi ve servislerdi.
Bununla ilgili 5-10 yıl önce bir yazı yazmıştım. Anlaşılmayınca İngilizce ve Fransızca’ya çevirdim. Academia.edu’ya koydum. Her gün üç beş araştırma görevlisi, akademisyen bakıyor.  Birisi de dönüp Tim Cook’a söylemiyor. Yada söylüyorda beyim renkli konulara ilgisini bırakıp bu konularla yani Apple’da asıl yapması gereken şeyle uğraşmıyor.
iOS 16 çıktı. Hepimiz koştuk ekran başına Apple TV’lerimizi açtık seyrettik. En büyük yenilik BOK emojisi.
iOS 17 çıktı. Yine koştuk ekranlara. Apple Tv’mizi açtık. Beyim Apple TV’den yayını kesmiş Youtube’e almış. Yine fasafiso yenilikler.
Halbuki ilk geldiğinde böyle miydi? Bir yığın iddiası vardı. UX UI’ı tamamen değiştirecekti.
Değiştirdi de. Gün geçtikçe Android’e benzedi. Yahu Android istesek 3-5 kuruşa envai çeşidi var. Ne işim var Android özentisi bir Apple’la.
Biz buluttu, şirfreydi, Safari’ydi ekosistemi seviyoruz diyoruz, Tim abi hiç oralarda değil. Onların alternatifleri var, onları kullan diyor. Uzaklaştıkça uzaklaştı. Son iOS17’de bir atılım yaptı ama artık çok geç kaldı. Donanımda da Samsung özentisi bir hal aldı.
Halbuki ekosistem diyoruz. Biz buna para veriyoruz diyoruz. Yapsana birbiriyle iletişimde cihazlar. Saatimle her şeyi kontrol edeyim filan…
YOK! YOK! YOK!
Şimdi Apple yapay zeka çıkaracakmış. PEH!
Adama sormazlar mı, Siri nasıl diye? Daha bir randevu eklemekte zorlandığımız Siri, o köşede duruyor, yapay zeka diyor.
Allahtan diğerleri de yerinde sayıyor da Apple’ın geriye gittiği belli olmuyor.
Geçenlerde Marques Brownlee’nin bir videosuna denk geldim. Google Pixel 7 yıl garanti için söz vermiş. Diyor ki; Marques, daha önce benzer bir servisini almıştım Google’ın daha ilk servisi vermeden hizmeti kapattı. Zaten ortalık Google servis mezarlığı ile dolu. Keşke gerçek olsa ama ben inanmıyorum Google’a, inşallah yanılıyorumdur diyor.
Ben de umarım inşallah ben de yanılıyorumdur. Ama bunlar böyle işte: Google servis kapatır, Apple donanım “yeniler”, Microsoft satın alır öldürür (explorer, hotmail, messenger derken şimdi linkedin’le uğraşıyorlar). Hiçbiri kullanıcıyı önemsemez!
Keşke yanılsak Marques, keşke yanılsak!

X Files
Prof. Dr. Mustafa Zihni Tunca

Elon Musk’ın $44 milyar ödeyerek Twitter’ı satın almasının üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde yaşanan değişim süreci ders kitaplarına örnek olacak öneme sahip. Özellikle de bu gelişmeleri bir başarı öyküsünden çok, uzun vadeli kazanımlara odaklanırken kısa vadede çok sayıda sıkıntıya sebep olan öngörü ve uygulamalar olarak değerlendirmemiz gerekiyor.

Musk’ın Twitter’ı satın alma öyküsü başlı başına incelenmesi gereken bir vaka olmakla birlikte, bu haftaki yazımızda Twitter’ı dönüştürmeye çalıştığı modelin ne kadar uygulanabilir olduğu sorusuna odaklanalım. Böylelikle, sonradan yaşanan gelişmeleri ve sonrasını daha rahat değerlendirebiliriz.

Musk, Twitter’ı devraldıktan sonra radikal bir değişim hedeflediğini ve şirketi en basit ifadeyle mikroblog formatından uzaklaştırıp, içinde eğlenceden alışverişe her şeyi yapabileceğiniz bir mobil ekosisteme dönüştürmek istediğini ifade etmişti.

Bu noktada parantez açıp Twitter’ın mevcut sosyal ağlar arasındaki mevcut durumunu hatırlamak gerekiyor. Twitter, diğer sosyal ağlardan farklı olarak bilginin hızlı bir şekilde paylaşıldığı bir platform olması sebebiyle farklılaşmayı başarabildi. Diğer ana akım sosyal ağlarla karşılaştırınca gerek kullanıcı sayısı, gerekse gelir kaynakları açısından oldukça geriden gelen Twitter, geçmişte diğer ağlardan rol çalmayı denese de çok başarılı olamadı. Çünkü, mevcut kullanıcı profili bu ağı mevcut özelliklerinden dolayı tercih ediyor.

Hal böyle iken Twitter’ın genetiği ile oynayarak onu ‘her şey dahil bir ekosistem’e dönüştürme fikrinin oldukça riskli bir karar olduğu söylenebilir. Bu gelişmelerin yanı sıra her türlü çabaya rağmen azaltılamayan trol hesapların da etkisiyle uygulanan bazı radikal değişiklikler sonucu bir yandan kullanıcı sayısında az da olsa azalma yaşanırken, diğer yandan da reklam verenlerde yaratılan endişe sonucu şirket kazancının %90’ını oluşturan reklam gelirlerinde %60 azalma görüldü.

Yeni gelir unsurları yaratmaya çalışan Musk, önce onaylı üyelikleri paralı hale getirdi, ardından diğer sosyal ağlar gibi kullanıcıların para kazanacağı bir sistem oluşturma çabasına girişti ancak para kazanmak için paralı üye olma şartı getirmeyi de unutmadı! Aynı zamanda çalışan sayısını da kısarak maliyetleri azaltma çabasına girişti.

Geçtiğimiz günlerde ise bazı ülkelerde yeni üyelerin yıllık üyelik ücreti ödemesini zorunlu hale getirilirken, yakında yeni ücretli üyelik modelleri sunulacağı duyuruldu. Tıpkı Youtube’da olduğu gibi reklam görmek istemeyenlerin ücret ödeyeceği bir sisteme ek olarak, daha az bir ücret karşılığında sınırlı sayıda reklam gösterilecek bir sistemi daha sunmayı planlayan Musk, muhtemelen bir sonraki adımda ücretsiz üyeliği sadece paylaşım yapmadan diğerlerinin paylaşımlarını takip etmek isteyenlere sunacak.

Musk’ın “sineğin yağını çıkarma” çabalarının ne kadar başarılı olacağını önümüzdeki günlerde daha net görebileceğiz. Ancak, bizden daha net görüş alanına sahip olan Zuckerberg’in neden geçtiğimiz aylarda Twitter alternatifi Threads uygulamasını piyasaya sunduğunu bir de bu açıdan değerlendirmek gerekiyor…

AİLE-OKUL-TOPLUM
Özhan Özdemir

Nasıl ki bir kitabın giriş, gelişme ve sonuç bölümleri varsa insan hayatında da aynı evreler vardır. Bir
çocuğun hayatının giriş bölümü aile de başlar. Aile çocuğun temel eğitimlerini aldığı yerdir ve çocuğun
gelecekteki hayatının temelleri aile de atılır. Aile, çocuğun ilk ve en temel sosyal çevresidir ve onun
fiziksel, duygusal, sosyal ve bilişsel gelişimini etkiler. Çocuğun dünyaya karşı güveni, ailesi ile kurduğu
güvenli ilişki sayesinde şekillenir. Bu güven duygusu ile büyüyen çocuk ileri ki dönemlerdeki iletişimini
bu duygu üzerinden geliştirir. Sevgi, şefkat ve ilgi gösterme, çocuğun duygusal sağlığını destekleyen
unsurlardır ve aile çocuğun bu duygusal ihtiyaçlarını gidereceği ilk adrestir.

Empati, paylaşma, iş birliği yapma, adaletli olma, doğru ile yanlışı ayırt etme, saygı, dürüstlük gibi
değerler aile ortamında öğrenilir ve bu değerlerin önemli bir bölümü çocuğun aile de gördükleriyle
şekillenir. Böylece aile, çocuğun eğitimine destek olur. Aile içinde olumlu ve sağlıklı davranışlar
sergilemek, çocuğun benzer şekilde davranmasını teşvik eder. Aile ne ise çocuk ta o olur.

Bir çocuğun hayatının gelişme bölümü ise okuldur. Okul, aile hayatının yanı sıra çocuğun bilişsel,
sosyal ve duygusal gelişimini destekler. Okulda çocuklar temel akademik bilgileri öğrenir. Dersler
aracılığıyla çocuklar, bilgi ve becerilerini geliştirirler ayrıca çocuklara diğer öğrencilerle etkileşimde
bulunma fırsatı sunduğu için çocukların, grup çalışmaları, proje yapma gibi aktivitelerle sosyal
becerilerin gelişimi desteklenir. Okul, çocuğun kendi yeteneklerini keşfetmesini ve geliştirmesini
sağlayan bir ortamdır. Başarılar ve olumlu geri bildirimler, çocuğun özgüvenini artırır. O güne kadar
anne ve babasından takdir gören çocuk ilk defa aile dışındaki bireylerden de olumlu geri bildirimler
görerek motive olmaya başlar. Okul aynı zamanda çocuğa kendi işlerini yönetme, zamanı etkili
kullanma, sorumluluk alma gibi önemli becerileri kazandırır. Okul ortamı, belirli bir düzen ve yapı
sağlar. Bu, çocuğun kendini daha iyi organize etmesine ve odaklanmasına yardımcı olur ayrıca okul,
sanat, müzik, drama gibi dersler aracılığıyla çocuğun yaratıcılığını teşvik eder.

Okul, farklı kültürlerden gelen öğrencilerle etkileşimde bulunma fırsatı sunar. Bu, çocuğun kültürel
açıdan zengin bir deneyim yaşamasını sağladığı gibi dünya vatandaşı olma konusunda attığı küçük
ama önemli adımlardan biridir. Sosyal sorumluluk projeleri ve etkinlikler aracılığıyla toplumsal
farkındalık oluşturulur ve çocuğun topluma kazandırılması yönünde en önemli adımlar okulda atılmış
olur.

Aile ve okulun yanı sıra toplum yani çocuğun yaşadığı çevre, kültür, sosyal etkileşimler ve toplumun
değerleri, onun gelişimini şekillendirir. Toplum, çocuğun gelişim sürecindeki sonuç bölümüdür. Çocuk,
toplumdaki diğer insanlarla etkileşimde bulunarak sosyal becerilerini geliştirir. Arkadaşlık ilişkileri,
grup aktiviteleri, toplumsal etkinlikler çocuğun sosyal adaptasyonunu artırır. Toplum ayrıca çocuğun
kendi kültürel kimliğini oluşturmasına yardımcı olur. Dil, gelenekler, yemekler, sanat gibi kültürel
öğeler, çocuğun kendini ifade etmesine katkıda bulunur. Toplum, çocuğun empati kurmasını ve
çevresindeki insanlara yardım etme isteğini destekler. Toplumsal sorunlara duyarlılık oluşturur ve
çocuk aileden ve okuldan aldığı değerler eğitimi ve farkındalığı ile topluma kolay entegre olur.
Toplumun diğer bir faydası, farklılıklara saygı duymanın ve hoşgörülü olmanın önemini öğretmesidir.
Ayrıca çocuk, toplumun bir üyesi olarak kendini güvende ve desteklenmiş hisseder. Destekleyici ve
çeşitliliğe saygılı bir toplumsal ortam, çocuğun potansiyelini en üst düzeye çıkarmasına yardımcı olur.
Sonuç olarak ideal toplum için ideal bireyler yetiştirmeye özen göstermek, velide olsak, eğitimcide
olsak ya da sade bir vatandaşta olsak en önemli görevlerimizden biridir.

Her kitabın giriş gelişme ve sonuç bölümleri vardır. Bir çocuk tıpkı bir kitap gibidir. İyi yazıldığı
takdirde içerisinde kendisini okuyacak olanlara büyük faydalar ve değerler sunar.

Ebeveynlerin çocuklarına söylememesi gereken 10 cümle
Selin Ünaldı

Çocukluğunuzda duyduğunuz ve zihninizden silinmeyen o cümleler gibi cümleler dökülmesin dillerimizden; kalıcı yaralar açmasın minik kalplerde diye bu yazı geldi… buyurunuz…

1- “Ağlama, büyüdün artık. / Bunun için ağlanmaz.”
Çocuklar, duygusal ifadelerini kontrol etme yeteneğine sahip değillerdir. Ağlama, onların bir ihtiyacı veya rahatsızlık belirtisi olabilir. Onlara destek olmak ve ihtiyaçlarını anlamak daha iyidir.

2- “Bunu yapamazsın, dokunma, zarar vereceksin”
Bu cümle çocuğun öz güvenini olumsuz etkileyebilir. Çocukların güvenli alanda yeni şeyler denemesine ve hatalar yapmasına izin vermek önemlidir. Bu, öğrenme süreçlerini destekler.

3- “Oyuncaklarını arkadaşınla paylaş lütfen.”
Çocuklara paylaşmayı öğretmek önemlidir, ancak bu cümle çocuklara paylaşmaları için baskı yapabilir. Benlik ve aidiyet duygusunu olumsuz etkileyebilir. Daha iyisi, örnek olmak ve küçük tiyatral oyunlar ile desteklemektir.

4- “Kardeşin/arkadaşına bak, hiç böyle yapıyor mu ?”
Karşılaştırmalar çocukların kendine güvenini sarsabilir. Her çocuk farklıdır ve kendi hızında gelişir. Onları kendi potansiyellerini keşfetmeye teşvik etmek daha iyidir.

5- “Büyüyünce ne olmak istersin?”
0-3 yaş arasındaki çocuklar gelecekteki hedefler hakkında düşünme kapasitesine sahip değillerdir. Bu tür sorular, gereksiz baskı yaratabilir. Yönlendirmeler ise kişilik gelişimine zarar verebilir.

6- “Böyle davrandığında seni sevmiyorum.”
Bu tür olumsuz ifadeler çocukların öz saygısını ciddi şekilde etkileyebilir. Ebeveynlerin koşulsuz sevgi, kabul ve anlayışlarını ifade etmeleri önemlidir.

7- ‘’Bunu alamayız, o kadar paramız yok’’
Yokluk bilinci ile çocuk büyütmek, büyüdüğünde değerli hissetmeme, kendini layık görmeme ile karşımıza çıkabilir. Kendi biriktirdiği para ile fonlama yapmayı ya da haftalık bütçe / harçlığı yönetmeyi ona bırakabilirsiniz.

8- “Yemeklerini bitirmezsen, hiçbir şey alamazsın.”
Bu tür baskıcı yaklaşımlar, çocukların yemeğe karşı negatif duygusal ilişki geliştirmelerine neden olabilir. Yemek zamanını olumlu ve keyifli hale getirmek daha iyidir. Mümkünse yemek zamanlarını tüm aile birlikte keyifle geçirin.

9- “Öp amcanın / teyzenin elini.”
Mahremiyet eğitiminin bir parçası olan bedenine müdahale ile saygı ve sevgi unsurları karıştırılmamalı, tercihi ve yakınlık ilişkisi kurmak doğru yönetilmelidir.

10- “Sessiz ol, yetişkinler konuşuyor.”
Çocuklar konuşma ve ifade becerilerini geliştirmek için fırsatlar bulmalıdır. Onların duygusal ifadelerine ve düşüncelerine değer vermek önemlidir. O an doğru zaman değilse bunu ifade edip dokunsal teması beklemesi gereken sürede sunmak etkilidir.

Neden Yapay Zeka Kullanmak Önemli ve Nasıl Başlanır
Yapay Zeka

Dijital çağın karmaşık dokusunu çözerken, kendimizi sıklıkla teknolojik inovasyon ile insan yaratıcılığının kesişme noktasında buluyoruz. Bu kesişmede duran en önemli ilerlemelerden biri, Üretken Yapay Zeka (AI) olarak karşımıza çıkıyor. AI’ın bu yönü, sadece veriyi anlamakla kalmıyor, onu genişletiyor ve tutarlı, makul yeni içerikler yaratıyor, hatta bazı insan benzeri yaratıcılığı taklit edebiliyor.

Peki, üretken AI’ın potansiyelini kullanmak neden bu kadar hayati ve biri nasıl kolayca buna başlayabilir? Üretken AI’ın heyecan verici dünyasına dalalım ve önemini keşfederek, bu alana başlangıç yapmak için kullanıcı dostu bir yol haritası çıkaralım.

Üretken AI’ın Önemi

Üretken AI, verileri algılama ve onlarla etkileşim şeklimizi dönüştürüyor. Geleneksel AI sistemleri, veri analizine dayanır ve desen tanıma ve veri madenciliği yoluyla içgörüler elde eder. Buna karşın, üretken AI bunu bir adım öteye götürüyor. Sadece veriyi yorumlamakla kalmıyor, üzerine inşa ediyor.

ChatGPT, devasa veri setleri üzerinde eğitildi, bu teknoloji için çığır açıcıydı. Tutarlılık, otantiklik ve dikkat çekici bir şekilde insan benzeri yaratıcılık özünü koruyan yazılı metinlerden resimlere, müzikten videoya kadar içerik üretebilir.

Artırılmış Yaratıcılık

Geleneksel veri analizinin lineer kısıtlamalarından kurtularak, üretken AI, insan yeteneklerini artıran yeni bir dijital yaratıcılık formunu başlatıyor. Sanatçılara, yazarlara, müzisyenlere ve tüm alanlardaki yaratıcılara, daha önce ulaşılamaz veya var olmayan yeni stilleri, fikirleri ve sınırları keşfetmek için güçlü bir araç sağlayabilir.

Burada belirtilmesi gereken nokta, insan yaratıcılığını ortadan kaldırmak değil, onu genişletmek ve geliştirmektir. Bu, insan yeteneklerinin yerini alma değil, insanların en iyi olmalarını sağlamaktır.

Problem Çözme

Üretken AI, sağlık, mühendislik, çevre bilimi ve daha birçok sektörde problem çözmeyi devrimleştirebilir. Bir probleme birden fazla çözüm üretebilir, hızlı prototipleme ve inovasyonu kolaylaştırabilir. Örneğin, ilaç keşfinde, üretken AI, hastalıklar için tedavi geliştirmeyi hızlandıran yeni moleküler yapılar önerir.

Üretken AI, mevcut verilere dayanarak gelecekteki trendleri tahmin edebilir, şirketlerin piyasa değişikliklerini öngörmelerine olanak tanır. Bu önemlidir çünkü bilgiyi işlemek ve anlamak için önemli zaman harcamadan bilinçli kararlar almayı sağlar. Karar verme sürecini hızlandırır.

Üretken AI, eğitim içeriğini farklı öğrenme stillerine ve hızlarına uygun hale getirebilir, eğitimi daha erişilebilir ve etkili kılar. Ayrıca öğrencilere interaktif araçlar aracılığıyla uygulamalı öğrenme deneyimi sunar.

Kişiselleştirme

Pazarlama ve eğlence alanında, üretken AI, kullanıcıların katılımını ve memnuniyetini artıran bireylere özgü, kişiselleştirilmiş içerikler yaratabilir. Bu özel içerik oluşturma, tüketicilerin giderek daha fazla kişisel tercihleriyle ve kimlikleriyle uyumlu deneyimler aradıkları bir dönemde paha biçilmezdir.

Marka sesleri metin üretimine uygulanabilir, bu da bir markanın içeriğini üretmeyi her zamankinden daha kolay hale getirir. Bu, yaratıcılar, girişimciler ve işletmeler için hızla değişen bir dünyayla ayak uydurmak, bunu yaparken sayısız saat harcamak zorunda kalmamak için son derece değerlidir.

Orijinal içerik veya fikirler üretmeyi gerektiren zaman yoğun görevler, üretken AI ile hızlandırılabilir. Hızlı içerik üretimi, hızlı iterasyonlar ve diğer makine öğrenimi modelleri için büyük miktarda eğitim verisi üretme yeteneği sunar.

Üretken AI ile Başlamak için Basit Adımlar

Üretken AI dünyası, özellikle derin teknik bir geçmişi olmayanlar için ilk bakışta korkutucu görünebilir, ancak birçok kaynak ve araç nazik bir giriş sağlayabilir.

Kendinizi Eğitin

AI’nın temellerini öğrenerek başlayın. Bu konuları kapsayan birçok çevrimiçi kurs var ve birçoğu kodlama veya matematik geçmişi olmayan başlangıç seviyesi kullanıcılar için uygun. Mevcut olan farklı araçlara göz atın ve güçlü ve zayıf yönlerini öğrenin. Belirli bir

Mevcut Araçlarla Deney Yapın

Kendi projenizi oluşturmadan önce, önceden hazırlanmış araçları ve platformları kullanarak üretken AI’ya aşina olun. DALL-E’nin resim üretimi veya OpenAI’nin GPT-3’ünün metin için olduğu gibi araçlar, bu modellerin ne kadar sofistike olduğuna dair size içgörü sağlayabilir.

Topluluklara Katılın

Forumlara, sosyal medya gruplarına katılarak veya ilgili web seminerleri ve konferanslara katılarak üretken AI’ya ilgi duyan diğer kişilerle etkileşimde bulunun. Bu topluluklar destek sağlayabilir, soruları yanıtlayabilir ve iş birliği fırsatları sunabilir.

Bir Proje Başlatın

Temelleri öğrendikten sonra, başlamak için basit bir proje düşünün. Bu, benzersiz şiirler besteyen bir bot oluşturmak veya yeni moda kıyafet fikirleri üreten bir model tasarlamak kadar basit olabilir. Önemli olan, yaparak öğrenmektir. Bu teknoloji son derece pratiktir ve doğrudan içine atlamaktan daha fazlası öğrenilebilir.

Güncel ve Etik Kalın

AI, hızla gelişen bir alandır. Öğrenmeye devam edin ve en son araştırmalar, araçlar ve en iyi uygulamalar konusunda güncel kalın. Önemlisi, çalışmanızın etik sonuçlarını her zaman göz önünde bulundurun, bu da veri gizliliği, güvenliği ve adillik içerir.

Üretken AI, çeşitli alanlarda yaratıcılığa ve problem çözmeye yaklaşımımızı devrimleştirecek dönüştürücü potansiyele sahiptir. Önemini anlayarak ve bu dünyaya ilk adımları atarak, bireyler ve işletmeler benzeri görülmemiş yenilik, kişiselleştirme ve verimlilik teşvik edebilir.

Üretken AI’ya yolculuk, heyecan verici olduğu kadar ödüllendiricidir ve insan zekası ve yapay zeka arasındaki sinerjiyle sürekli genişleyen yaratım sınırlarına vaat eden bir gelecek vaat ediyor.

Türkiye’nin Yeni Medya Çağına Ayak Uydurması Şart
Atıf Ünaldı

Geçtiğimiz günlerde İngiltere Kültür Bakanı Lucy Frazer, Royal Television Society Cambridge Convention’da oldukça çarpıcı açıklamalarda bulundu. İngiltere’de online TV kanalları ve FAST servislerin, artık Ofcom adlı medya düzenleyici tarafından denetleneceğini duyurdu. Peki, Türkiye neden hâlâ bu konuda adım atmıyor?

İngiltere’de durum net: İnternet tabanlı TV kanalları, Pluto TV, Samsung TV Plus ve Amazon Freevee gibi servisler artık aynı düzenlemelere tabi olacak. Ancak Türkiye’de bu tür platformlar hâlâ gri bir alanda varlıklarını sürdürüyor.

Lucy Frazer, dijital medya dünyasındaki hızlı değişimi ve bunun insanlar üzerindeki olası olumsuz etkilerini göz önünde bulundurarak, “herhangi bir düzenleme değişikliği, özellikle genç ve savunmasızları korurken, ifade özgürlüğünü kısıtlamamalı” dedi. Aynı dengeyi Türkiye’nin de kurması gerekiyor. Eğlencenin sınırsız olduğu bir dünyada, düzenlemelerin de yerini alması kaçınılmaz.

İngiltere’nin yolunu takip ederek, biz de dijital yayıncılığı düzenlemeli ve modernize etmeliyiz. Düzenlemeler sadece reytingler veya reklam gelirleri için değil, aynı zamanda izleyicinin güvenliği ve huzuru için de önemli. Türkiye’nin bu konuda atılacak adımlarla küresel arenada daha rekabetçi olabileceği kesin.

Tehlikeli hareketler
Prof. Dr. Mustafa Zihni Tunca

İki hafta önce bu köşede değindiğim bir husus vardı. İnternet’in ilk yıllarında oluşan “bedava” algısı günümüze kadar gelen ve ücret ödemeden pek çok hizmete erişme hakkına sahip olduğumuz inancına zemin hazırlamıştı. O yüzden de pek çok haber sitesi, web tabanlı e-posta sistemleri ve elbette sosyal ağların neredeyse tümü bizlere “ücret dışı bedeller” karşılığında bu hizmetleri yıllardır sunmaya devam ediyor.
 
Geçtiğimiz yıl bir paylaşımımda sosyal ağlar da dahil olmak üzere ücretsiz kullanmaya alıştığımız pek çok hizmetin yeni gelir kalemleri oluşturamadıkları sürece gelecekte mevcut hizmetlerini bedelsiz olarak sunmaya devam etmelerinin sürdürülebilir olmadığımı ifade etmiştim.
 
Reklam gelirlerinin yetersizliği, kişisel verilere erişim konusunda giderek katılaşan regülasyonlar, yeni dijital vergiler vb. pek çok sıkıntı teknoloji devlerinin eskisi kadar kolay bir şekilde çevrimiçi faaliyetlerde bulunamayacaklarının ciddi emareleri arasında yer alıyor.
 
O yüzden de onaylı hesap gibi ücretli hizmetler bu yolda atılan ilk adımlar arasındaydı. Bir süredir konuşulan bir gelişmeyi bu satırları yazdığım günün sabahı itibariyle Elon Musk duyurarak, Twitter’da (X) az reklamlı ve reklamsız üyelik sistemlerinin yakın zamanda uygulamaya geçeceğini ilan etti.
 
Her ne kadar bireyler Spotify ve Netflix gibi platformları ücretli kullanmaya alışsalar da, sosyal ağlar açısından ücretli üyelik kavramı en azından başlangıçta ne kadar başarılı sonuçlar doğurur bilemiyorum. Özellikle de Instagram ve Facebook gibi platformlarla karşılaştırılınca Twitter’ın tamamen ücretli bir uygulama haline getirilmesi durumunda zaten sınırlı olan üye sayısının ciddi anlamda zarar göreceğini tahmin etmek sanırım yanlış olmaz.

Tad alabiliyor olman seni gurme yapmaz!
Özhan Özdemir

Yeterli eğitimi almadan bina yaparsan yaptığın bina ilk depremde yerle bir olur. Kaybolan canların sorumlusu deprem değil senin eğitimsizliğindir.
Eğer eğitim konusunda yetersizsen, siyaset yapmaman gerekir. Kişisel hırsınla aldığın yanlış bir karar bazen bir ülkeyi felakete sürükleyebilir. Alınan yanlış kararların bedelini bazen bir halk ödemek zorunda kalabilir.
Ya da bir antrenörsen! Yeterli eğitimi almadığın sürece takımını yönetemezsin. Belki bir süre yıldız sporcuların şahsi yetenekleriyle takımın bir yerlere gelebilir fakat sonun kaçınılmaz olur. Hatta bir futbolcuysan da durum aynıdır. Eğitimlere katılmayıp kendini geliştirmediğin sürece yerinde sayman büyük bir olasılıktır.
Tad alabiliyor olman seni gurme yapmaz.
En kaliteli ürünleri üretsen bile yeterli eğitimin yoksa onları pazarlayamazsın.
Eğitim almadıysan sadece dümen tutabiliyorsun diye bir tekneyi kullanamazsın.
Yüzme bilsen bile eğitimli değilsen yüzücü olamazsın.
Bacakların var diye dağa tırmanabilirsin ama eğitimin yoksa hayatta kalman mucizelere bağlıdır.
Dikiş dikmeyi bilsen bile eğitimin yoksa terzi olamazsın.
Sadece şarkı söyleyebiliyorsun diye ses sanatçısı olman imkansızdır.
Sadece yürüyebiliyorsun diye model olamazsın.
Sadece İngilizce bilmek seni İngilizce öğretmeni yapmaz.
Türkçe biliyor olmanın Türkçe öğretmeni yapmadığı gibi.
İşi ehline vermek deyimi eğitimli kişiye vurgu yapmaktadır. “Ehil” kelimesi Türkçe ‘de “yeterli bilgiye veya deneyime sahip olan” anlamında kullanılır. Deneyim bilgi ile kardeştir. Örneğin, “Ehliyet” kelimesi, bir kişinin belirli bir yetkiye veya kabiliyete sahip olduğunu gösteren bir belge olarak kullanılır.
Araç kullanmak bile sizin iyi bir şoför olduğunuzun ispatı değildir. Bu ve benzeri birçok eylem için eğitim gerekir.
Şüphesiz ki Eğitim önce insan içindir ve eğitim süreci yaşam boyu devam eder.

Exit mobile version