“Bu akşam geleneksel bir Japon restoranına gideceğiz. Orada Japon yemek kültürü ile ilgili güzel fotoğraflar çekebilirsin.” diye özetlemişti gideceğimiz yeri geçtiğimiz yıl Japonya ziyaretime ev sahipliği yapan meslektaşım. Bizdeki ‘ocakbaşı’ olarak adlandırılan lokantalara benzeyen bu küçük mekân, ocağın etrafında U şeklinde dizilen tabureler ile yaklaşık 12 ya da 15 civarında müşteriye hizmet verecek şekilde tasarlandığı için sadece rezervasyon ile çalışıyordu. İç tasarımdan yemeklerin pişirilmesine, yiyeceklerin sunumundan şeflerin ritüellerine kadar her şey turistlerin ilgisini çekecek güzellikteydi.
Sosyal medya hesaplarımı yıllar önce kapatmış olmasam muhtemelen bu güzellikleri paylaşmak için bolca fotoğraf ve video çekmekten geri kalmazdım, tıpkı o gece ortamın ambiyansı ve yemeğin lezzeti yerine sosyal medya için malzeme toplamaya odaklanan diğer pek çok yabancı müşteri gibi…
Her ne kadar günümüzde sosyal medya paylaşımları için tercih edilen ‘Nusret’ tarzı popüler mekânlar her zaman revaçta olsa da, bazı seçkin restoranlarda hâlâ cep telefonu ile çekim yapılıp sosyal ağlarda paylaşılmaması hususunda müşteriler kibarca uyarılıyor.
Instagram’da özçekim başta olmak üzere fotoğraf ve video paylaşmak ve bolca beğeni almak için çabalayanların zaman zaman ölüm ve yaralanma ile sonuçlanan vakalara bile sebep olduğunu daha önce defalarca yazmıştım. Hatta, benzer sebeplerden dolayı 3 yıl kadar önce New Jersey’nin Fort Lee şehrinde yayaların sokakta yürürken cep telefonu ile mesajlaşmaları yasaklanmış, Çin’de ise bu gibi kişilere özel yaya yolları oluşturulmuştu.
Instagram’dan mustarip olanlar arasında müze ve sergi salonlarının da olduğunu sanırım söylemeye gerek yok! Günümüzde bazı müze ve galeriler flaşsız fotoğraf çekimine izin verseler de, diğer ziyaretçileri rahatsız etmesi sebebiyle özçekim çubuğunun kullanımının pek çok sergi alanında yasaklanması da konunun ehemmiyetini gösteriyor.
ABD’de son 10 yılda milli parklarda ziyaretçi sayısının %26 oranında artış göstermesi her ne kadar Instagram sevdasının olumlu bir çıktısı olarak düşünülebilse de, sadece son birkaç yıl içinde bu parklarda 11 binin üzerinde vandalizm vakası görülmesi ise madalyonun öbür yüzünü gösteriyor.
ABD’de 31 yıldır sürdürülen Klasik Brooklyn evleri gezi turları, turistlerin Instagram’da paylaştıkları fotoğraflarda mahalle halkının mahremiyetini ihlal etmeye başlamaları sonucu 2016 yılında ev sahiplerinin şikayetleri üzerine iptal edilmişti.
Geçtiğimiz günlerde benzer bir haber de Paris’ten geldi. Tipik Paris binalarının aksine, 2-3 katlı rengarenk evleriyle ünlü Rue Crémieux sokağının sakinleri Instagram kullanıcılarından o kadar bıkmışlar ki, yetkililerden en kısa zamanda sokaklarının her iki yönden de bariyerler konularak akşamları ve hafta sonları turist girişine kapatılması talebinde bulunmuşlar!
Araç trafiğine kapalı 144 metre uzunluğundaki bu sokağın sakinleri sadece Instagram kullanıcılarından değil, Youtube için yarı çıplak bir vaziyette rap klipleri çekimleri yapan yabancı gençlere ev sahipliği yapmaktan da bıkmış durumdalar. O yüzden de yaz gelmeden bu sorunun bir an önce çözülmesi hususunda ısrarcılar…
Peki Instagram sevdası bir gün biter mi? Bu konuda geçtiğimiz günlerde Zuckerberg’in kaleme aldığı Facebook’un geleceğe yönelik planlarına bir göz atmamız gerekiyor. Onu da sonraki yazılarda değerlendirelim…