Mersin’e yerleşeli tam iki yıl oldu. İstanbul’u neden bıraktığımı bu sayfalarda size o zamanlar anlatmıştım. Ne aradığımı ve ne bulduğumu yani geçen dönemin muhasebesini sizinle bir kere daha paylaşmak istiyorum.
Mersin kafa olarak tam bir Akdeniz şehri. Adana’ya çok yakın olmasına rağmen, özellikle kıyıda yaşayan halkın Adana insanı ile neredeyse hiç alakası yok. Şehirde baskın olan kültür ve grup eğitimli, dünya kültürüne hakim olanlar. Bu grup İstanbul’a kültürel ve ekonomik olarak kendilerini yakın hissediyor ve sempati besliyorlar. Bunların arkasından çok naif bir yörük grubu geliyor. Bu grup hem ülkesini hem de çevresindeki insanları seven, ılımlı bir grup. Şehrin barışını onlar elinde tutuyorlar. Bu iki grup da Türkiye’deki potansiyellerinin farkında değil. Zaten Mersin kültürü, markaları ve grupları o kadar İstanbul’a konsantre ki; şehrin çıkardığı kültürün, markaların farkında bile değil. Hem şehri hem de şirketlerini markalaştırabileceklerini farketmiyorlar. Bu belki biraz da şehirdeki kreatif ve dijital ajans eksikliğinden kaynaklanıyor. Mersin’de bir tur attığınızda billboardlardaki reklamlardan bunu kolayca anlayabiliyorsunuz. Bunun dışında Suriye’lilerin, arapların bulundukları küçük gruplar var. Etkili oldukları söylenemez. Suriye’liler sosyalleşemeden daha doğuya doğru gidiyorlar.
Trafik Ve Ulaşım
Beni Mersin’de en çok etkileyen konuların başında trafik ve destinasyonların yakınlığı geldi. Burada bir yılda aracımda geçirdiğim sürenin yarısını İstanbul seyahatlerimde havalimanından çıkarken yaşıyorum. Evim, ofisim, çocuğumun okulu, alışveriş yaptığım yerlerin arası 2-3 dakika. En uzak gideceğiniz yer, kışın Aslanköy, 20 dakika, kültür faaliyetleri için Devlet Opera ve Balesi ki o da 15 dakika. Bu nedenle trafik neredeyse hiç yok. Ancak sinyalizasyon berbat. Işıklarda o kadar uzun süreyle kalıyorsunuz ki arabadan çıkıp çevrede dolaşabilirsiniz. Tabii bu nedenle kimse kalmamak için ışık sönmeye yakın yetişmeye çalışıp, büyük kazalara sebep oluyor. Trafik kazaları bu nedenle çoğunlukla ağır hasarlı. Sinyalizasyon sistemin trafiğin akışını durdurmak yerine yönlendirmesi lazım.
Şehrin bir büyük yarası ise havalimanı. Limanı ve demiryolu bulunan bir şehirde havaalanı olmaması anlaşılır bir durum değil. Üstelik en yakın havalimanı Adana’da ve onun da hali içler acısı. Ulaştırma bakanlığının bunu farketmemesi çok üzücü. Konuştuğum yetkililer Yenice taraflarına bir havalimanı yapılacağını söylüyorlar, ancak asıl ihtiyaç Mersin için. Erdemli taraflarında mutlaka en az bir havalimanı ivedilikle inşa edilmeli.
Eğitim
Taşınmamdaki en önemli sebeplerden biri çocuğumun sağlıklı ve temiz bir havada büyümesiydi. Bunu rahatlıkla sağladık. Devamında ise eğitim geliyordu. Mersin halkı eğitimi çok önemsiyor. Öğretmen her ortamda bütün protokollerin üzerinde. Bunu şehre etken iki büyük grup olan kültürlü kıyı nüfusu ve yörüklerde çok net şekilde görebiliyorsunuz. Bu nedenle çocuklar çok küçük yaşlarda eğitime başlıyorlar. Bu da her yaş için eğitim imkanlarının bulunduğu bir şehir olmasını sağlıyor. Okul öncesi için 40 yılını çocukların eğitimine feda etmiş İnci Gündüz hanım var ki; şehrin efsanesi. ODTÜ, TED gibi Ankara’lı eğitim kurumlarının yanında Bahçeşehir de şehrin eğitim kurumları arasında. Tabii bunların dışında Tarsus Amerikan Koleji de Mersin’in Tarsus ilçesinin en önemli efsanesi. ancak bu okul hakkında şehirde çok da iyi olmayan söylentiler var. Öğrenciler arasında bu çağın bakış açısından çok uzak abi, abla uygulamaları olduğu hatta okulun abisi olan öğrencinin, toplu protestolar gerçekleştirdiği söyleniyor.
Kültür
Şehrin en güzel yanlarından biri kültür. Son iki yılda, Fazıl Say’ı açık havada, Kerem Görsev Trio’yu Devlet Opera ve Balesinde seyretme imkanını buldum. Üstelik her iki konserde de ciddi bir katılım olmasına rağmen rahatça aracımı hemen mekanın önüne park edip rahatça konser alanına ulaştım. Devlet opera ve balesi harika bir akustiğe sahip. Birçok bale ve opera gösterisini keyifle izledim. Bunun dışında belki yüzlerce grup ve şarkıcı Mersin’den bu iki yılda gelip geçti.
Spor
Farklı spor imkanları olmasına rağmen ben deniz kenarındayken yelkencilikle ilgilenmeyi doğru buldum. Mersin Rota Yelken’e kurulduğu günden bu yana ailece üyeyiz. Başkan Av. Cengiz Sönmez, yardımlarla kısa zamanda kocaman bir yelken kulübünü hayata geçirdi. Aynı zamanda ilk günden bu yana Mersin Teniz Kulübünün de üyesiyiz. Böylece Ali Koçkar sayesinde tenis de oynuyoruz.
Sonuç itibarıyla Mersin yaşam kalitemi yükseltti. Burada daha anlatma imkanı bulamadığım bir çok konuda hayatımı kolaylaştırdı. Herkese tavsiye ederim.
Okuma Süresi:3 Dakika, 7 Saniye