Okuma Süresi:3 Dakika, 15 Saniye

Bu hafta İstanbul’da birkaç konuşmam var. Bunların ilki çok önemli. Communication and Technology Congress İstanbul Aydın Üniversitesi’ndeki bu yılki konferansını CTC 2019’u gerçekleştirecek. Televizyon sektörüne çok emeği geçmiş Gökmen Karadağ’ın daveti ile “keynote speaker” olarak katılacağım. Bir günlük bu organizasyonu iletişim fakültesi, yeni medya ve iletişim bölüm başkanı Doç. Dr. Deniz Yengin’in büyük emeği var.
Son dönemde yeni medya bölümleri çok önemli hale geldi. Zira aslında uzun zamandır bahsettiğimiz dijital dönüşümü gerçekleştirmek için bu bölümde yetişen profesyonellere ihtiyaç var. Program bir güne sıkıştırılmış gibi görünüyor, çünkü çok yoğun. Programda ilk göze çarpan başlıklar, Prof. Dr. Ayten Övür’ün yorumu ile “Game of Thrones” anlatımı. Arkasından da Prof. Dr. Okan Ormanlı “çevrimiçi film platformları ve sinemanın geleceği” sunumunu yapacak. Tabii yeni medyadan bahsederken Netflix’ten bahsetmemek olmaz. Yeni nesil televizyonculuğun en önemli örneklerinden biri olacağını düşündüğüm Bandersnatch etkileşimli filmi akedeminin de ilgisini çekmiş gibi görünüyor. Prof. Dr. Engin Başçı ve Orhan Tanakıncı bu konuyu derinlemesine inceliyor. Konuyu ise Prof. Dr. Ayşegül Akaydın interaktif diziler ve yeni televizyon’a bakış değerlendirmesi ile tamamlıyor.
Televizyon ilgi çeken içeriğinin yanı sıra lineer ve etkileşimsiz yapısı ile aslında öyle çok da seksi bir teknoloji değil. Ancak ulaştığı kitlenin büyüklüğü onu çok özel yapıyor. Tabii bunda bire bir iletişim mecrası olmaması “broadcast” yani çoğunluğa yayın yapabiliyor olmasının büyük etkisi var. Tabii bu avantaj aslında geribildirimi engelleyen bir yapı ile geliyor. En azından aynı mecra üzerinde bir geri bildirim imkanı yok. Bu da sanayi toplumunun defolarından biri olan, herkese aynı elbise sorununu ortaya çıkarıyor.
Bir televizyon platformu olan Netflix, yayın yaptığı platformun doğası gereği bu sorunu ortadan kaldırıyor. Tabii bu da hem yapımcı hem de izleyici açısından hiç de alışık olmadıkları bir televizyon izleme deneyimine imkan tanıyor. Bu konuya Türk yapımcılarının da ilgi gösterdiklerini söylemek lazım. Prof. Dr. Adem Ayten ise bu yeni deneyime maruz kalan Z kuşağı ve Türk yapımcılarını derinlemesine inceliyor. Bize Netflix’deki Muhafız dizisi hakkında bilgi verecek.
Kongre farklı salonlarda paralel oturumlarla sürecek. Sosyal medya reklamlarının ergenlerin tüketim algısına etkisi konusunda Prof. Dr. Hüseyin Kazan’ın araştırması diğer salondaki toplantılardan sadece biri. Reklamcılığı daha derinden inceleyen başlıklar da kongrede bulunuyor. Ben bunların arasında en etkili olanını “yeni bir çalışma etiği açısından yaratıcı reklamcılıkta yapay zeka kullanımı” adlı çalışma olarak gördüm. Muhtemelen etiğin benim de çalışma alanlarımdan biri olması ve yapay zeka belirsizliğindeki etkisinin gerçekten dikkat çekici olması bunun en önemli sebebi. Bu çalışmayı bizimle Prof. Dr. Mustafa Cebrail Sadakaoğlu paylaşacak. Bulunduğu dönem itibariyle tabii konu ister istemez biraz deneysel kalacak. Ancak Sema Gümüş’ün paylaşacağı “küreselleşme bağlamında dijitalleşmenin marka tescil başvurularına katkısı” tam da şu an iş hayatının önemli konularından biri.
Yapay zeka, dijital reklamcılık gerçekten son dönemin en önemli başlıkları. Ancak dijital reklamcılığın bu eski konvansiyonel bakış açısı ile bir yere varması neredeyse mümkün değil. Hatta daha da kötüsü, bu reklamcılık üzerine oturduğu içeriği de günden güne yok ediyor. Televizyonculuk tarafında mutlaka konuşulacak olmasına rağmen ben sunucuların reklamlara geçiş sırasında neredeyse ağıt yakmalarını, reklam varken sosyal faaliyetlerinizi gerçekleştirip işiniz bitince reklamdan sonra yine bizde olun demelerini de reklamcılığa karşı yapılmış bir haksızlık olarak görüyorum. Ancak içimden de reklamcılar da bunu haketti demeden geçemiyorum.
Özellikle son dönemlerde medyada sanki eve para getiren baba edasıyla, eş yöneticilik hakları alan reklamcıların aslında içlerinde varoldukları yapının asıl sahibinin içerik üreticiler olduğunu unutmaları bence tam bir oksimoron.
Açıkcası medyanın can çekiştiği bir dönemde yeni medya adına bu kadar ufuk açıcı bir kongreye ev sahipliği yapacağı için İstanbul Aydın Üniversitesine teşekkür etmek gerektiğini düşünüyorum. Popüler kültürün hayatımızı ve hatta düşünce ve karar mekanizmalarımızı bile sardığı bu günlerde, Netflix’den yeni reklam mecralarına kadar birçok konuda akademinin sesini duymak çok iyi olacak.
İkinci büyük organizasyon ise TED. Marriott Şişli Otelinde konferansın iki gün sürecek canlı yayınının sonunda bir kapanış konuşması yapacağım. TED konuşmaları ile TEDx konuşmalarını birbirine karıştırmamakta yarar var. TED ciddi anlamlar içeren, birbirine benzer konuşmacıların hayatlarını anlattıkları konferans zincirleri değil. Marriott Şişli’yi bu konferanslar için yaptıkları programlar adına tebrik etmek gerekiyor.

Previous post Kitap – “Oyunda Büyümek”; Çocuk Gelişimi ve Eğitimine Sosyokültürel Bakış
Next post Açık Alanlarda Çalışanlar Dikkat! Verileriniz Tehlikede!