14 Mart, Uluslararası Soru Sorma Günü (International Ask a Question Day)…
Bu tarihin seçilmesinin nedeni; ünlü bilimadamı Albert Einstein’ın doğum günü olması. Einstein’in ünlü sözü “Önemli olan soru sormaktan vazgeçmemektir” sözü de günün anlam ve önemine ithafen slogan olarak kullanılıyor. 14 Mart’ta özellikle Batı’da ve başta üniversiteler ile sosyal mecralarda birçok etkinlik düzenleniyor.
Türkiye’de ise akademik çevreler dışında bu günü hatırlayan yok. Ancak felsefenin de, ilerlemenin de temeli doğru soru sormak. Peki biz soru sormayı biliyor muyuz? Soru soran çocuklarımızı susturuyor mu yoksa destekliyor muyuz? Soru sormak neden önemli?
Bu soruların yanıtını Türkiye’nin tanınmış felsefecilerinden, Maltepe Üniversitesi Felsefe Bölümü Kurucusu, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Betül Çotuksöken verdi. “Ne soru sormayı seviyoruz ne de olup bitenleri didikleyenleri” diyen Prof. Çotuksöken’in ailelere bir de uyarısı var: “Çocuklar tam bir doğallık içinde soru sorarlar. Araştırırlar, sorarlar, sorgularlar. Ancak yetişkinler bu sorma istemini zaman içinde törpüler, bastırır. Bırakın çocuklarınız soru sorsun”
“Çocuklar doğuştan filozof”
Maltepe Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde Türkiye’de ilk kez “Çocuklar için Felsefe” dersini programına alan ve takip eden yıllarda Milli Eğitim Bakanlığı tarafından okullara “Düşünme Eğitimi” adıyla uygulanan dersin kurucusu olan Çotuksöken, çocukların doğal filozof olduklarını, çocuklarla yapılan felsefe çalışmalarında da asıl amacın, çocukların doğru soru sorma becerilerini geliştirmek olduğunu anlattı.
Çotuksöken, “Aileler çocukların çok soru sormasından bunalıyorlar. Çok iyi dinleyiciler olduğumuz da söylenemez… Oysa çocuklar soru sorma konusunda kışkırtılmalı, daha çok soru sormaları yönünde teşvik edilmeli.” dedi.
Dedektif gibi yaşamız gerektiğini, soruların bizi zenginleştirdiğini belirten Çotuksöken, oysa “Çok sordun, yeter”, “Bu da soru mu”, “Boş soru sorma” gibi yerleşmiş kalıplara bakıldığında soru sorulmasından da pek hoşlanmadığımızın görüldüğünü ifade etti.
“Çocuklar ekran karşısında kendinden geçiyor”
Çocuklarımızın aşırı teknolojiye ve ekrana maruz kaldığı bir çağda felsefe eğitimi ve soru sorma becerisinin daha da önem kazandığını anlatan Çotuksöken, aşırı teknolojinin hangi yaşta olursa olsun kişiyi sosyal çevresinden kopardığını söyleyerek, “En tehlikelisi de mekanikleştiriyor; aşırı teknoloji duyarlılıklarımızı azaltıyor. Hızlı akan ekran çok çekici. Çocuklar kendinden geçiyor, zamanı unutuyor. İçinde bulunduğu ortamdan tümüyle kopuyor.” dedi. Çocukların ekranın amaç değil, araç olduğu konusunda bilinçlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Çotuksöken, şu çağrıda bulundu:
“Daha çok soru soran, meraklı çocuklar için teknolojinin artılarını, eksilerini çocuklarla tartışmalıyız. Haydi çocuklar, gençler, yetişkinler, soru sormaya, dünyayı daha iyi anlamaya, dünyaya daha aydınlık gözlerle bakmaya var mısınız? “Soru soruyorum, öyleyse varım” demeye var mısınız?”