
Tarih öncesi zamanlarda, henüz mimarlık kavramının oluşmadığı dönemlerde insanın kelimenin tam manasıyla başıboş dolaştığı söylenebilir. Göçebe kültürünün etkisiyle olsa gerek, yerleşik düzene geçme isteği ile insanın barınma ihtiyacı kendisini gösterir oldu. Sadece karanlıkta kalmamak ya da üşümemek için yakılan ateşten ibaret bir yaşamın eksik olduğuna kanaat getiren insan, kendi ihtiyaçlarından yola çıkarak yeni arayışlara girdi.
Yaşamlarını belirli bir noktada daha fazla geçirmek için bir uyku alanı, üzerlerini örten bir çatı, yaşamlarını idame ettirmeye yarayacak besinleri muhafaza etmek ve korumak için mekân algısı oluşturmaya başladı.
Zaten mekân tanımı bu şekilde ortaya çıktı. Sınırlandırılmamış sonsuz mekân, zemin, duvar ve tavan öğeleriyle sınırlandırılınca mekân kavramı hayat buldu. Böylece mekân, kişinin yaşam şekline ve ihtiyaçlarına göre evrimleşti. Mimarlığı bilmem ama içmimarlık kavramı aslında insanlar tarafından farkında olmadan da olsa yaratılmış, kadim bir disiplin olarak anılabilir.
Mekân tasarımlarında malzeme-form ve araçların sürekli evrim geçirmesi bizlere doğanın bu konudaki bonkörlüğünün bir sonucudur. Malzemeler doğadan karşılanır ve bizler içerisinde yaşadığımız mekânın bile doğa sayesinde yaratıldığını zaman zaman unuturuz.
Doğadan sakınıp kendimizi izole etmeye çalışırken bile kendi mekanlarımızda da olsak doğanın içerisindeyiz. Doğadan kaçarken doğaya sığınıyoruz. Ne garip.
Bu yüzden doğayı ve çevreyi koruyalım söylemleri basit ve sıradanlaşmış sloganlardan çok daha önemli.
İç mekân tasarımı, belirli olmazsa olmazlar dışında kişinin profiline göre değişkenlik gösterebilir. Zaten tasarımcılar bu yüzden mekândan önce mekânın kullanıcısını tanımak isterler. Kamusal ya da topluluk alanlarının haricinde kişiye özel tasarımlarda ‘’kişi’’ kavramı önemlidir. Gerçi mimaride kişi yoktur, ‘’kullanıcı’’dır artık o kişi.
Elbette ilk insanın ihtiyaçlarıyla şimdiki insanın ihtiyaçları farklı ve değişken. Artık iç mekân sadece ihtiyaç değil bir konfor alanı olarak tasarlanıyor ve kişinin karakterini yansıtan iç mimari çalışmalar yapılıyor.
Aslan yattığı yerden belli olur diye ünlü bir atasözümüz var. Mekanınızı güzelleştirmek, oraya daha yaşanabilir, karakterinizi yansıtacak öğelerle dolu bir hale getirmek her zaman yapılabilecek en iyi aktivitelerden biri olabilir.