Okuma Süresi:2 Dakika, 28 Saniye

Sevgililer Günü adını Aziz Valentine’dan alsa da; aşk denince ilk akla gelen Eski Yunan tanrılarından Eros… Eski Yunan mitolojisinde güzellik tanrıçası Athena ve savaş tanrısı Ares’in oğlu olarak oklarıyla kalplere aşk tohumları eken Eros, eğer bugün yaşasaydı nasıl bir aşk tanrısı olurdu? Ok yerine kullandığı aşk silahı ne olurdu?

Peki ya her şeyin dijitalleştiği dünyamızda, aşkın geleceği var mı?

Tüm bu soruların cevapları için, aşk konusunda akademik çalışmaları bulunan Maltepe Üniversitesi İnsan ve Toplum Fakültesi Felsefe Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Bergen Coşkun Özüaydın ile konuştuk.

Önce işletme, ardında da felsefe ve psikoloji dallarında lisans eğitimi yapan Özüaydın, akademik kariyerinde de aşk konulu çalışmalara imza atmış bir eğitimci. Afrodit’in “haylaz, afacan oğlu” olarak resmedilen Eros’un da “ilk görüşte aşık” olduğunu anlatan Özüaydın, “Eros, annesinin güzelliğini kıskandığını ve çirkin bir ejderhaya aşık etmesini istediği Psike’yi görür görmez aşık oluyor. Yani ilk görüşte aşkın temelinde güzellik, dış görünüş var. Eros, oklarıyla insanları, tanrıları birbirine aşık ediyor ama aradan çekiliyor. Aşkın sürmesi için emek sarf etmek gerekiyor” diyor. Eros’un oklarını biraz da Zeus’un yönlendirmesiyle atarak çiftleri birbirine aşık ettiğini de belirten Özüaydın, yine de insanın özgür iradesinin önem taşıdığını vurguluyor:

“Bundan neredeyse 5 bin yıl öncesine dayanan Eros mitosunun ayrıntıları kısaca böyleyken günümüze geldiğimizde ‘Eros’un oklarının yerini ne alırdı’ diye sorarsanız, rahatlıkla ‘internet ağı, kablosuz bağlantı sinyali’ derim. Çünkü ilişkilerin hepsi neredeyse internet temelli başlıyor. Artık ilk görüşte aşk; internette. Eros, işlerini internet ağı üzerinden yürütüyor. Önce birbirlerinin fotoğraflarını beğenenler, ardından internet üzerinden sohbete başlıyor. Sonra da buluşuyorlar. Tabii fotoğraf beğenme ve buluşmada da yine en büyük etken, dış görünüş…”

Filtreli fotoğraflar, ilk buluşma şoku…

Özüaydın’ın dikkat çektiği bir nokta da internet profillerinde kullanılan filtreli fotoğrafların, buluşmalarda hayal kırıklığına yol açması. Bu nedenle uzun süre yazışsa dahi çiftler yüz yüze geldiklerinde aşk daha başlamadan bitiyor…

Özüaydın kadınların bir ilişkiye başlarken farklı özellikler aradığını, ancak erkeklerin daha çok dış güzellik noktasından hareket ettiğini söylüyor. Özüaydın’a göre aşkın temelindeki bu nokta eski çağlardan bu yana pek değişmiyor.

Bilgisayar çağı aşkı öldürüyor mu?

İşin içine bu kadar dijitalleşme ve sanal dünya girince akla gelen bir soru da “Acaba aşk ölecek mi?..”. Özüaydın’ın yanıtı net:

“Bence ölmeyecek. Yine aşk olacak ama bir başka noktayı da belirtmek istiyorum. Filozoflara göre aşk aslında öyle sık yaşanan, herkesin başına gelen bir duygu değil. Öyle ki aşkın ne olduğunu duymasa bu duyguyu hiç yaşamayacak, hiç bilmeyecek insanların olduğunu söylüyorlar. Hepimizin bu kadar çok aşktan bahsetmesini de ozanlara, şairlere bağlıyorlar. Çünkü onlar öylesine duygulu ve özel ruhlar ki bize aşkı anlattıklarında kendimizi de ona dahil gibi hissediyoruz.”

İnsan robota aşık olacak

Peki, yapay zekaya aşık olmak mümkün mü?

Özüaydın’a göre; dün ve bugün gibi, gelecekte de aşk olacak; üstelik yapay zeka-insan aşkı da mümkün. “İnternetten yazıştığınız, görüştüğünüz biriyle buluşmaya karar verdiğinizde onun bir robot olduğu ortaya çıkabilir diye düşünüyorum.” diyor.

Robotların hissedemeyeceğini ancak “aşık olmuş gibi” konuşmaya ve davranmaya programlanabileceğini söyleyen Özüaydın, sözlerini çarpıcı ifadelerle tamamlıyor:

“Robot insana aşık olamaz ama insan robota aşık olabilir…”

Previous post Ogilvy İstanbul, Logo Yazılım’ın İletişim Ajansı Oldu
Next post Genç piyanistler Arya Su ve Tarık Kaan Türkiye’ye İki Birincilik Kazandırdı