Atıf Ünaldı, “Yapay zekâ kimleri işsiz bırakacak?” başlıklı yazısında yapay zekanın “işini doğru dürüst yapmayan insanların” işlerini ellerinden alacağını anlatıyordu. Sonra da SGK, Yurt İçi Kargo, Yemeksepeti, Vodafone, Çiçeksepeti, Borusan gibi şirketlerden örnekler veriyordu.
Ünaldı’nın Gazete Pencere’deki yazısı şirketlere eleştirel yaklaşabilen bir yazı olması bakımından değerliydi. Aynı şekilde Füsun Sarp Nebil’in T24’te Teknopolitik başlığı altında kaleme aldığı yazılar da eleştirel nitelikte. Özellikle seçimlerle ilgili ayrıntılı analizler içeren yazıları son derece bilgilendiriciydi.
Bu iki yazar dışında kaçırdığım isimler varsa peşinen özür dilerim. Ama gazete ve internet sitelerinin teknoloji sayfalarına baktığımda genellikle şirketler ve markalarıyla ilgili eleştiri ve nesnel bir bakış göremiyorum. Hatta en ufak bir olumsuz ifade bile kullanılmıyor. Tüketici, okur ya da izleyici değil, şirketlerin çıkarları açısından yaklaşan, tanıtım sayfaları yayımlanıyor.
Ünaldı gibi ben de bir varsayımda bulunayım; yapay zeka, tanıtımcı teknoloji yazarlarını da işsiz bırakacak! Çünkü bu yazılar yaratıcılık da gerektirmiyor…
İşte sağlıkta şiddetin kaynağı
Seçimlerden sonra bazı iktidar yazarlarının frenleri boşaldı. Aydın Ünal, “Halk eğer eğitimden uzak kalmışsa, daha az formatlanmıştır ve iyiyi kötüden ayırma yetisi iyi eğitimliye göre daha güçlüdür” diye yazarak eğitimlileri aşağıladı. “Profesörün oyu 1 sayılıyorsa, halkın oyu 10 sayılacak kadar değerli, anlamlı ve isabetlidir” sözleriyle de çarpık bir anlayış ortaya koydu.
Aysun Kayacı, “Benim oyum ile çobanın oyu bir mi?” diye yanlış bir cümle sarfettiğinde aleyhte kampanyaya maruz kalmıştı. Aydın Ünal’a ise itiraz gelmedi. Ünal’ın Kayacı’dan farkı, iktidar cephesinin mensubu olması. Üstelik Ünal, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski metin yazarı!
Aslında sağlıkta şiddetin ana kaynağı bu tip görüşlerin uluorta ifade edilebilmesi. Çünkü bu yazılarla eğitimliler, profesörler aşağılanıp, itibarsızlaştırılarak hedef haline getiriliyor.
Tek cümleyle:
“Büyükada davası”nda yargılanan “hak savunucuları”nın tümü beraat etti ama onları “15 Temmuz darbe girişiminin devamı niteliğinde toplantı yapmak” ile suçlayan iktidar medyası özür dilemedi; Hürriyet, Milliyet ve Yeni Şafak dışında haber olarak bile vermediler.
Yeni bakanlarla ilgili haberlerde “Cumhurbaşkanlığı kabinesi” ifadesi kullanılıyor ama “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nde ne “Bakanlar Kurulu” var ne de “kabine”.
Millî Gazete’nin Tarım Kredi Kooperatifleri eski Genel Müdürü Fahrettin Poyraz hakkındaki yolsuzluk iddialarıyla ilgili 14 haberine, konuyla ilgisi olmayan bir kişinin başvurusu üzerine erişim engeli getirildi.
Hakan Fidan’ın sesinin bakan olduktan sonra ilk kez duyulduğu yazılsa da aslında sesi kamuoyunda dokuz yıl önce Suriye’deki Süleyman Şah Türbesi’ne karşı IŞİD tehdidine verilecek yanıtın konuşulduğu toplantının gizli kayıtlarının sızdırılmasıyla duyulmuştu.
Yeni Akit, “Kur operasyonunun tetikçisi zillet” manşetiyle döviz kurlarının artmasının sorumluluğunu muhalefete yıkmaya çalıştı.
BBC’nin “İngiltere’de 100 yıl önce soyu tükenen kelebek türü yeniden ortaya çıktı” haberinde kelebeklerin Latince adı yazılmamış, sadece “siyah damarlı beyaz kelebek” denilmişti.
Yeni bakanların açıklanmasının ardından yaygın medyadaki haber başlıklarında en çok kullanılan sözcük “şifre”ydi; yeni bakanların olmayan şifresi çözülüyordu.
Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde 5 yaşındaki Erdem Aşkan adlı çocuğun bir uzman çavuşun kullandığı aracın çarpması sonucu yaşamını yitirmesi yaygın medyada haber olamadı.
Halk TV’de Seda Selek, e-devletteki kimlik verilerinin çalınmasıyla ilgili haberi sunarken “Sitenin adını vermeyeceğiz” dedi ama görüntüye eklenmiş dış seste, sitenin adı açıkça söylendi.
Hürriyet’in, “Villada korsan hayvanat bahçesi” haberinde villanın sahibi ile görüşülmemişti; villanın kime ait olduğu da yazılmamıştı.
T24’ün “Beraber yaşadığı kadını öldürdükten sonra vücudunu parçalayarak düdüklüde pişirdi” başlığı, haberi şiddet pornosu yaklaşımıyla sunuyordu.
Yeni Şafak, AKP’li Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin tam sayfa örtülü reklamını “Bu bir reklamdır” uyarısı da koymadan yayımladı.
İHA, 14 Nisan’daki “Vücut geliştirme şampiyonu evini ateşe verdi” haberinde bu kişinin “vücut geliştirme şampiyonu” olduğunu yazmamış gibi 7 Haziran’da da “Doğalgazı açıp evini yakan kişi vücut geliştirme şampiyonu çıktı” diye haber yaptı.