Gençler bilmeyebilir, eskiden sanırım her 5 yılda bir genel nüfus sayımı yapılır, sayımın yapılacağı gün sokağa çıkma yasağı olur, evlerimizde sayım memurunun geleceği saati beklerdik. Neyse ki artık adrese dayalı nüfus sistemi sayesinde daha gerçekçi verilerle nüfus istatistikleri oluşturulabiliyor.
Sanırım günümüzde devletin tamamen dijitalleşemeyen sadece seçim sistemi kaldı. En azından oyların sayılıp sisteme aktarılana kadarki kısmı halen geleneksel usullerle gerçekleşiyor ve ne kadar gözlemci eşliğinde olursa olsun sorunlar ve itirazlar hiç bitmiyor.
Son referandumda oy verdikten sonra kimliğimin kontrol edilmeden bir başkasına verildiğini (ve o kişinin çoktan arabasına binip şehrin öte ucuna gittiğini) öğrendiğimde ortalığı ayağa kaldırmıştım! Bugünkü seçimde ise kabine girdiğimde oy pusulalarından sadece birisinin verildiğini fark edip diğerini istemek üzere geri döndüğümde görevlileri eksik pusula verdiklerine inandırmam epey zor oldu! Seçim sandıkları ya da en azından sandık işlemleri tamamen dijitalleşene kadar bu gibi sıkıntıların yanı sıra seçimlere hile karıştırılmasına ilişkin iddia ve itirazlar hiç bitmeyecek.
Ancak geçmişte kullanılan parmak boyama gibi çözümleri de rencide edici bir uygulama olarak gördüğüm için hiçbir zaman tasvip etmedim. O yüzden de bu uygulama tamamen kaldırılana kadar oy kullanmamayı tercih ettim. Çünkü, bana göre seçmenin parmağını boyamak, onu potansiyel bir suçlu konumuna koymaktan farksız. Bu durum da aksi ispat edilene kadar insanların suçlanamayacağı görüşüne dayanan ‘Masumiyet Karinesi’ne tamamen aykırı bir uygulama.
Pratikte ise maalesef çoğu zaman Masumiyet Karinesi’nin tam tersi uygulanıyor, potansiyel suçlu durumuna düştüğünüzde siz suçsuzluğunuzu ispat etmek zorunda kalıyorsunuz. Bir sonraki yazıda bununla ilgili oldukça güncel bir örnek paylaşmak istiyorum.