Babası onun bir din adamı olmasını istemişti. O dönemde bu mesleği seçmesinin oğlunun ekonomik anlamda rahat, huzurlu bir hayat sürmesi demek olduğunu düşünüyordu. Fakat Van Gogh bu isteği reddetti ve babasına ressam olmak istediğini söyledi. Babasında beklemediği bir tepki aldı ve babası onu deli olmakla itham etti. Fakat Van Gogh kararlıydı ve hayır dedi. Bence deli olan sensin.
Din adamlığı bana göre bir meslek değil diyerek babasının isteğini geri çevirdi.
Resim yapmaya başladı. Gördüğü her şeyin resmini yapıyordu. Elindeki tüm parayı tuvallere, fırçalara, boyalara yatırıyor. Yaptığı resimleri, kaldığı otellere vererek oda tutuyor, yemek yediği restoranlarda yemek ücretini tablolarıyla ödüyordu. Maddi sıkıntı çektiği için kardeşi ona para gönderiyordu. Fakat o, kardeşinin gönderdiği parayı resim malzemelerine harcayıp günlerce aç kalıyordu.
Bir gün kardeşi, onun resim yaptığı atölyeye bir adam gönderdi. Adam Van Gogh dan bir resim satın alacak ve böylece cebine az da olsa para girecekti. Kardeşinin kurguladığı bir oyundu bu çünkü Van Gogh dilenci olmayı reddediyor, tablolarını onu anlayan insanlara satmayı istiyordu.
Adam atölyeden içeri girdi ve ilk gördüğü tabloyu satın almak istediğini söyledi. Van Gogh bu durumdan rahatsız oldu ve adama tablosunu satmayacağını, kendisini kardeşinin gönderdiğini söyledi. Adam şaşırıp bunu nasıl anladığını sordu. Çok basit dedi Van Gogh. Tabloya bakmadınız bile. Onu incelemediniz. Onu sadece almaya geldiğiniz çok açık. Onu gözleri olmayan birine satmayacağım. Kardeşime selam söyleyin lütfen diyerek adamı gönderdi. Daha sonra kardeşi bu durum için Van Gogh dan özür diledi.
Onun tabloları insanlara tuhaf görünüyordu. Bu yüzden yaşadığı dönemde tablo satamadı. Onun ağaçları evlerden yüksekti ve gökyüzüne ulaşıyordu. Bu durumu soran insanlara orada yeryüzünün tutkusunu anlatmak istediğini söylüyor ve anlatmak istediklerini anlamadan onu eleştiren insanlardan uzak bir yaşam sürmeyi tercih ediyordu.
Bir defasında kulaklarını beğenen bir hayat kadınına kulağını kesip verdi. Kadın şaşırdı. Bu bir delilik dedi. Ama o ilk defa hayatında bir kadının bir yerini beğendiğini ve bu şey ne olursa olsun onu beğenen kişide kalmasını istediğini söyledi.
Resimlerine bu anlayışla bakıyordu. Resimlerini, gerçekten anlayan ve beğenen insanlara vermek istiyordu. Resimleri onun vücudundaki herhangi bir organ ya da uzuvdan farklı değildi.
Van Gogh bütün hayatını yoksulluk içinde yaşadı. Resim yaparken öldü. Ölmeden önce delirdi çünkü bir yıldan beri sürekli güneş resmi yapıyordu: Yüzlerce tablo ama hiçbiri istediği noktaya gelmiyordu. Son tabloyu yaptı ama delirdi. Sıcaktan, açlıktan… ama o çok mutluydu; deli haliyle bile resim yapıyordu. Akıl hastanesinde yaptığı tablolar şimdi milyonlar değerindedir.
Basit bir nedenden ötürü intihar etti, yapmak istediği ve kendi üslubunca yorumlamak istediği her şeyin resmini yapmıştı. Ona göre resim bitmişti ve yapacak daha fazla bir şey yoktu. Artık yaşamaya devam etmek yer işgal etmekten, başkasının yerini işgal etmekten başka bir şey değildi; bu onun açısından korkunçtu.
Kardeşine bir mektup yazarak veda etti. Benim sürem doldu. Güzel ve mutlu bir hayat yaşadım. Artık yapmak istediğim bir şey kalmadı diye yazdı.
Bizim bugün onun hayatını okuyup çektiği acıları belirtmemiz sadece bizim yorumumuz olur. O güzel ve mutlu bir hayat yaşadığının farkında olarak öldü. Aslında hepimizin amacı güzel ve mutlu bir hayat yaşamak değil mi?
O birileri tarafından takdir edilmek için yaşamadı, Nobel ödülü alıp almaması pek umurunda değildi sadece mutlu olduğu şeyi yaptı, kendi yolunu seçti. Belki maddi anlamda bolluk içinde yaşamadı ama manevi anlamda kimsenin kolay kolay ulaşamayacağı bir huzura ulaştı.
Sağlığında kimse eserlerini takdir etmedi. Sağlığında hiçbir sanat galerisi onun tablolarını kabul etmedi, bedava bile olsa. Ölümünden sonra, yavaş yavaş, fedakarlığı yüzünden, resim sanatının bütün havası değişti. Zamanla evlerin depolarına atılan tabloları çıkarıldı ve olağanüstü değerlere ulaştılar. Şimdi onun eserlerine ev sahipliği yapan sanat galerinin değeri, onun eserleri yüzünden artar hale gelmiştir.
Sözün özü şudur ki, kişi kendi yolunda ilerlerken bazen onu anlayacak kişileri zor bulabilir. Ya da hiç bulamayabilir. Anlaşılma ve takdir edilme isteğinin yaptığınız işi engellemesine izin vermeyin.
Okuma Süresi:3 Dakika, 2 Saniye