Birkaç yıl önce yerel bir gazetede, mahallelerine yerleştirilen baz istasyonuna isyan eden vatandaşların tepkileri ile ilgili bir haber vardı. Muhabire görüş bildiren vatandaşlardan birisi, her an baz istasyonundan radyasyon sızıntısı yaşanmasına yönelik bir korku ile yaşadıklarını ifade ediyordu.
Elbette her bireyin baz istasyonu ya da mikrodalga fırın gibi cihazların oluşturduğu enerji dalgalarını ifade eden ‘elektromanyetik radyasyon’ ile uranyumdan yayılan radyoaktivite kaynaklı ‘iyonlaştırıcı radyasyon’un aynı şeyler olmadığını bilmesi beklenemez. Ancak, basının ve özellikle de sosyal medyanın bireylerde oluşturduğu önyargıyı takip eden süreçte değiştirmek gerçekten zor olabiliyor.
Geçmişte, sosyal ağlardaki yanıltıcı paylaşımlar ve basına yansıyan eksik bilgilere dayalı haberler yüzünden uzun yıllar boyunca bireyler İnternet bankacılığını tehlikeli buldu, online alışverişlere karşı temkinli yaklaştı. Günümüzde ise, yapay zekâ odaklı felaket haberleri ile medya kuruluşları bireylerin yapay zekânın insanlığı ele geçirmek için tetikte bekleyen ‘dijital şeytan’ olarak algılanmasına sebep oluyor.
Esasen, yapay zekâ uygulamaları da dahil olmak üzere her teknolojik gelişmenin faydalarının yanı sıra zararları da söz konusu olduğunu inkâr edemeyiz. Bu durum baz istasyonları için de geçerli, COVID-19 aşıları için de… Ancak cep telefonunu elinden bırakamayan bir toplumun kendi mahallesinde baz istasyonuna isyan etmeleri, pandemi döneminde bir an önce işinin başına dönmek isteyen bireylerin sadece sosyal medyada okudukları paylaşımları esas alarak aşı ve maske gibi koruyucu önlemlere itiraz etmeleri tamamen oluşturulan önyargı ile alâkalı!
Önceki gün, Türkçe içerikli yayın yapan yabancı bir medya kuruluşunda yer alan bir yazının başlığı “Ya yapay zekâ bizi aptallaştırırsa?” şeklindeydi. Başta cep telefonu ve İnternet tabanlı ürün ve hizmetler olmak üzere, hayatımızı kolaylaştıran her teknolojik gelişmenin bizi biraz tembelleştirdiğine, sağlığımıza olumsuz etkiler yaratabildiğine, hatta beynimizin küçülmesine ve IQ seviyesinde azalmalara yol açabildiğine ilişkin araştırmaları yıllardır yazılarımda ve konuşmalarımda zaten paylaşıyorum. Tartışmaları bu eksenden çıkarıp tüm sorumluluğu yapay zekâya yüklemek kime ne kazandırır, hiç düşündünüz mü?
Günlük hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelen pek çok teknolojik ürün ve hizmette zaten halihazırda yoğun bir şekilde yapay zekâdan yararlanılıyor iken, ChatGPT vb. uygulamaların popüler hale gelmesi ile yapay zekâya yönelik “insanlığın yok olmasına sebep olacak günah keçisi” algısı yaratma çabaları o yüzden bana gülünç geliyor!