Teknoloji : Kurtuluşumuz mu yoksa felaketimiz mi?..

WEF (World Economic Forum) Küresel Risk Raporu’nu yayınladı. Günümüzde açık seçik yaşadığımız en önemli ilk beş sorunun ikisi teknoloji ile ilgili. Bununla kalmıyor. Yine önümüzdeki üç beş yıl içinde kapımızda olan on riskin üçü de yine teknolojik. Yetmez diyorsanız daha kötüsü de var. Beş ila on yıllık süreçte insanlık olarak topyekûn varoluşumuzu tehdit eden on sorundan dördüncüsü de teknolojik.

0-2 Yıl… Bugün yaşadığımız sorunlar…

WEF’in bugün yaşadığımız sorunlar sırlamasında ilk beş şöyle sıralanıyor. İlk sırada normal olarak pandemi yer alıyor. İkinci küresel ölçekte yaşanan sırada geçim sıkıntısı var. Üçüncü sırada ise anormal ve beklenmedik hava olayları.

Küresel riskler arasında dördüncü sırada siber güvenlik zafiyeti geliyor. Günümüzde gerek bireylerin gerekse de kurumların ve hatta devletlerin gelişen siber saldırılar karşısında önlem almaları gittikçe zorlaşmakta ve buna karşı alınacak önlemler de karmaşıklaşmakta. Özellikle bireylerin bu karmaşık güvenlik uygulamalarını anlamaları her geçen gün daha da zorlaşmaktadır. Siber saldırılara maruz kalan bireyler ve kurumların, her gün artan oranda, sosyal ve ekonomik kayıplar yaşadıklarını görüyoruz. Bu saldırılar kimi zaman jeopolitik sorunlar olarak da karşımıza çıkabiliyor.

Beşinci sıradaki sorunumuz ise dijital eşitsizlik. Hemen her alanda teknolojik ve dijital çözümlere erişim ciddi bir sorun. Bu sorunun etkisini arttıran bir diğer unsur ise teknolojik ve dijital konularda eğitimin yetersizliği. Daha doğrusu eğitimde yaşanan eşitsizlik. Bu eşitsizlik pandemi koşullarında kendisini daha da ciddi bir sorun olarak ortaya koymaktadır. Gerek eğitimin gerekse de belirli alanlarda işin dijitale taşınmak zorunda kalması küresel ölçekte 250 milyon kişinin ve ailelerinin bu eşitsizlik ortamından olumsuz şekilde etkilenmesine neden olmaktadır.

3-5 Yıl… Kapımızdaki sorunlar…

WEF’e göre önümüzdeki üç ila beş yıl içinde kapımızdaki risklerin başında varlık balonunun patlaması duruyor. WEF’in ikinci sırada ve aynı oranda gördüğü risk ise bilişim altyapısının çökmesi. Fiyat istikrarsızlıkları ise üçüncü sırada yer alan risk. İlk on risk arasında sekizinci sırada yine siber güvenlik zafiyetleri ve dokuzuncu sırada ise teknoloji yönetimindeki bozulma yer alıyor.

Pandemi öncesinde planlanan ve yıllar sürmesi beklenen dijital dönüşüm birçok ülkede haftalar içinde gerçekleşti. Teknoloji devleri bu fırsatı hızlıca değerlendirdiler ve Ocak 2020’nin sonuna göre yüzde beşlik bir artış ile S&P’un yüzde yirmi üçünü temsil eder hale geldiler.

Bu durum elbette ki teknolojik açıdan güçlü olan yapılar ile diğer teknoloji girişimcileri arasında da uçurum oluşmasına neden oldu. Dijital girişimlerin pazara girişleri veya girseler dahi satılmadan hayatta kalmaları mucize haline geldi. Özellikle yapay zeka konusundaki ilerlemeler pandemide en çok dikkat çeken konu oldu. Pandemideki hızlanma ile birlikte yapay zeka sistemlerindeki bilgi işlem gücü 2012 yılına göre 300 bin kat artış gösterdi. Bu ortamda yeni girişimlerin bu güç karşısında dayanması oldukça zor olacaktır.

Bu teknolojik ilerleme yaşamın hemen her alanındaki faaliyetlerin de dijitale taşınmasını neredeyse zorunlu kılıyor. İşte bu durumda teknolojik altyapıda yaşanacak bir çöküşün tüm yaşamı etkilemesi de kaçınılmaz görünüyor.

Diğer büyük bir risk ise teknolojik yönetim başarısızlıkları. Bugün dünya teknoloji devi birçok firmanın yıllık bütçeleri çoğu ülkenin milli gelirinin üzerinde. Bu durum da başta bu ülkeler olmak üzere gelişmiş ülkelerde dahi devletlerin teknoloji üzerindeki denetleyici ve düzenleyici etkisini yetersiz kılıyor. Teknoloji devleri politika yapıcıları diledikleri gibi etkileyebiliyor ve teknoloji dışı sektörleri de etkileyerek dünya pazarına yön verebiliyorlar. Müdahaleleri sadece ekonomi alanı ile sınırlı kalmayan teknoloji devleri dünya jeopolitiğini de yeniden belirliyorlar. Hem de üzerlerinde hiçbir kontrol olmaksızın. Gamestop gibi manipülasyonlar ile milyonları etkileyerek ekonominin oyununu bozabilen diğer yandan diledikleri ülkede darbe yapabilen bu teknoloji devlerinin niyetlerinin iyi olmasına inanmak için de hiçbir nedenimiz yok.

6-10 Yıl… Varoluşsal sorunlarımız…

İnsanlık olarak topyekûn varoluşumuzu tehdit eden ve önümüzdeki altı ila on yıl içinde karşı karşıya olduğumuz risklerin başında kitle imha silahlarının kullanılması yer alıyor. Bugün sadece kitap kapağı olarak gördüğümüz devletlerin çöküşü ise ikinci sırada yer alan risk. Üçüncü sırada yer alan biyoçeşitliliğin kaybını ise yine bir teknolojik felaket izliyor.

WEF’e göre teknolojinin olumsuz yönde gelişimi ve yaygınlaşması kesinlikle varoluşumuzu risk altında bırakan bir sorun. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi teknoloji yaşamın tüm alanlarına girmiş durumda. Ayrıca bu teknoloji nihai hedeflerini anlamakta güçlük çektiğimiz dev yapıların kontrolü altında bulunuyor.

WEF teknolojik ilerlemelerin bireyler, işletmeler, ekosistemler ve ekonomiler üzerinde kasıtlı veya istenmeyen olumsuz sonuçları yaratabileceğinden bahsediyor. Yapay zekadaki gelişmeler, beyin-bilgisayar arayüzü çalışmaları, biyoteknolojide gelinen nokta, jeomühendislik ve kuantum hesaplamanın baş döndürücü gücü şu anda kesinlikle kontrolsüz bir gelişim süreci içinde.

Elbette ki birçoğumuz teknoloji karşıtı veya bu gelişmelerin insanlığın sonu olacağına koşulsuz inanan bir kanatta durmuyoruz. Ancak bu yüksek hızlı ve kontrolsüz gelişim üzerinde düşünmemizi de zorunlu kılıyor. Özellikle insanlık ve doğa alanında etik tartışmaları beklemeden gerçekleşen teknolojik ilerleme insanlığın kurtuluşu olmaya da felaketi olmaya da en büyük aday.

Bize düşen, bu gelişim karşısında bireysel aydınlığımızı koruyarak, belki teknolojik kabiliyetimiz ve yeterliliğimiz ile olmasa da düşüncemiz ve evrensel etik anlayışımız ile iyi bir zihinsel süzgeç oluşturmaktır. Her teknolojik gelişmeyi alkışlamak ve hayranlıkla izlemekten önce bunun topyekûn insanlığımıza katkısını sorgulamalıyız.

Exit mobile version